25 Eylül 2011

Sağlıkta “karşı reform” sırıttı!

Son günlerde televizyonların haber programlarında ve gazetelerde, hastanelerdeki ameliyat sayılarının yarı yarıya hatta daha fazla düştüğünden söz ediliyor. Pek çok hasta ve hasta yakını, kendilerini tedavi eden hekimlerin hastanelerden ayrılmış olmasından; uzman, doçent, profesör unvanlı öğretim üyelerinin bir çoğunun özel sektörü tercih ettiği için hastanelerden ayrılmasından bahsediyorlar.
TTB de, bu durumun “tam gün yasası” adı verilen yasa doğrultusundaki uygulamaların sonunda hekimleri üniversitelerden ve hastanelerden uzaklaştırdığından, hekim ve sağlık personelinin tedirginliğe, gelecek kaygısına itildiğinden yakınmaktadır.
Tabi burada sadece hekimlerin, hastaların ve hasta yakınlarının şikayeti yok. Çok daha köklü bir sorun da tıp öğrencilerinin ülkemizin tıp birikimini alarak yetişmelerinin de önü kesilmiş bulunması. Çünkü üniversite öğretim üyeleri hekimlerin üniversiteyi bırakmak zorunda kalması, yanı sıra da tam gün yasasına uymayan hekimlerin hasta muayene etme, öğrencilerin pratikte tıp bilimin pratiğini öğrenme haklarının elinden alınmasıdır.
Bu gelişmelerden birinci dereceden sorumlu Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bakanı ise olup bitene dair bir girişim yapmadan hastaların şikayetlerini, hekimlerin ve TTB’nin eleştirilerini, kendisiyle hiç ilgisi yokmuş gibi sessizce izliyor. Öğrencilerin şikayetlerini ve tıp öğreniminin sekteye uğramasını da umursadıklarını gösteren hiçbir tepkileri yok yetkililerin.
Bu, “tam gün yasası” denilen yasal düzenlemenin böyle bir sonuca yol açacağı aylardır, hatta yıllardır TTB tarafından ve öteki sağlıkçı kuruluşları tarafından söyleniyordu. Ama yetkililer buna pek önem vermediler. Tıpkı şimdiki gibi umursamaz biçimde davrandılar.
Bu durum elbette bu sağlıkta ve tıp eğitiminde bir “kriz” durumudur.
Burada iki şey önemlidir.
Bunlardan birincisi; Hükümet, sürekli olarak hastanelerdeki kimi rahatlamaları “sağlık reformu”nun (“karşı reform demek daha doğru) vitrini olarak kullanarak, sağlıktaki uygulamaların reklamını yapmasının sonuna gelmiştir. Bu, tıp öğrenimi ve hekim sorununda karşılaşılan kriz, AKP Hükümeti’nin “sağlık reformu”nun bir sonucudur.
İkincisi ise bu krizin ortaya çıkacağını hükümet elbette bilmekteydi. Ve “sağlıkta reforma” karşı hekimlerden gelecek direnişi kırmayı, hekimleri zapturapt altına almak için bu krizi bir fırsata dönüştürmek üzere böyle bir krizi teşvik etmiştir!
Dolayısıyla hükümetin ortaya çıkan bu sorunu daha çok piyasaya açılarak çözülecektir. Ve aslında hükümetin bu doğrultuda adım atmak için daha önce de girişimleri oldu. Ve yabancı hekimlerin Türkiye’de çalıştırılması için düzenlemeler yapılacağı açıklandı. TTB bu duruma sert tepki gösterdi. Ancak şimdi Hükümet; “Madem ki hastanelerde yeterli hekim yok, o zaman yabancı hekimler getirmeliyiz” iddiasıyla ortaya çıkıp; hastaları, yakınlarını yanlarına alarak ilerlemeye çalışacaktır. Bunun da etkili olabileceğini, en azından bu taktiği sıkça kullanan hükümetin bu süreci ustaca kullanacağını görmek, mücadeleyi ona göre organize etmek gerekir.
“Yabancı hekim” denildiğinde batının eğitilmiş hekim kadrolarının kitlesel olarak Türkiye’ye gelip hizmet vereceklerini beklemek elbette hayalidir. Tersine gelecek “yabancı hekimler” ya Avrupa ve Amerika’da iş bulamamış, oradaki standartların altına düşmüş ya da doğu ülkelerinin, standardı “doğuya göre belirlenmiş” üniversitelerinden mezun olmuş hekimler olacak; bunlar “yabancı hekim”, “uzman hekim” olarak gösterilecektir.
Bu yüzden de mevcut kaliteye yeni kalite için yabancı bir destek değil, kaliteyi düşürmek ve standardı aşağıya çekmek için bir yabancı hekim akınının sağlanacağını söylemek abartı olmaz.
Ulusalcı çevreler “yabancı hekime”, kendi anlayışlarına göre yabancı düşmanlığı üstünden karşı çıkacaktır. Ama, burada kriter ülkemiz tıp eğitiminin ulaştığı standartları korumak, hekimlerimizin haklarını savunmak ve hekim niteliğini aşağı çeken girişimlere karşı bir mücadele olarak örgütlenmesi önemli olacaktır.
Yılbaşından itibaren Sağlık Sigortası Yasası (eğer hükümet cesaret ederse) devreye sokulacaktır. Bu yaldızlı “sağlık reformu”nun bir yüzünün daha açığa çıkması olacaktır.
Bu yüzden de “hekim”, “tıp eğitimi” alanındaki “kriz” sağlık sigortası sorunu ile birleşecek “Hastane Birlikleri” oluşturmak için yapılacak girişimlerle birlikte ele alındığında “sağlık reformu” demagojisine karşı mücadelenin yenilenmesi için önemli imkanlar sunacaktır. Hekimler, tıp öğrencileri, hizmetin doğrudan tarafı olan hasta yakınları ve çeşitli toplumsal kesimlerin (Sendikalar, emek örgütleri, çeşitli emekçi örgütleri) katılımının daha ileriden olması için koşullar hayli olgunlaşmıştır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

‘Tüm gruplar silah bıraksın, PKK kendini feshetsin’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, bir süredir beklenen mesajı, DEM Parti İmralı heyeti aracılığıyla duyuruldu. Öcalan, “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Açıklamada Suriye’deki Kürtlerin siyasi ve askeri durumuyla ilgili bir ifade yer almadı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et