30 Eylül 2011 09:48

Gidişat postliberalizm mi? (3)

Gidişat postliberalizm mi? (3)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

19. yüzyılın ortası, ticari kapitalizmin miadını doldurduğu ve sanayi kapitalizminin gelişme evresine girdiği bir tarihe işaret etmektedir. Bu tarihten sonrası da, kapitalist ülkelerin, ticari kapitalizmin gelişmesi evresinde de olduğu gibi, dünya ölçeğinde yekdiğerini ortadan kaldıracak biçimde aralarındaki iktisadi savaşları şiddetlendirerek sürdürdüğüne ve sonu tüm dünya ekonomisini etkileyecek sıcak savaşlara neden olan bir mekanizmanın devreye sokulduğuna tanıklık eder.
Kapitalist sistemin temel mantığında bireysel çıkar ve kâr elde etme güdüsünün asli olması veri iken, kapitalistlerin ve kapitalist devletlerin birbirleriyle dünya ölçeğinde iktisadi savaşlara girişmelerinde hiçbir çelişki bulunmamaktadır. Zaten bu özellik, kapitalist sistemin işlemesi ve varlığını sürdürmesi için olması gereken bir davranış biçimi yani işleyiş mekanizmasıdır. Kısaca, ister tekil kapitalist, ister tekil kapitalist ülke açısından ele alınsın, her birinin kendi içinde ve sonuç olarak da, dünya genelinde karşısındakileri yok etmek üzere hareket etmeleri kaçınılmazdır ve böyle de olagelmektedir.
Vahşi kapitalizm olarak da adlandırılan bu dönem, yüzyılın son çeyreğine kadar yaklaşık olarak 100 yıl boyunca dünya ekonomisinde hegemonik bir güç olan İngiltere’nin bu gücünü yitirmesine ve hegemonik ülke olma özelliğinin silinmesine de tanıklık etmiştir. Böylece, iktisadi arenada yekdiğerini yok etme mantığıyla işleyen ve vahşi kapitalizm olarak adlandırılan döneme ilişkin gelişmelerin işleyişi daha da denetlenemez boyutlara erişmiştir. Kapitalist devletler arasındaki iktisadi savaşın nihai hedefine ulaşmasının yolu, sahnelenecek askeri savaşlarla da desteklenmesini gerekli kılmıştır. Sanayi kapitalizmin tahtına oturması ister istemez kapitalist ülkeler arasında zaten varolan pazar sorununu daha da körüklemiş, varlıklarını sürdürmeleri mevcut pazarların ele geçirilmesi ve yeni pazarların bulunması imkanına bağlı hale gelmiştir. Böylece, gelişmeler, kapitalist devletler arasındaki iktisadi savaşlardan, askeri savaşlara doğru bir evrilme eğilimine girmiştir.
Sanayi kapitalizmi evresine ilişkin pazar sorunu konusunda sürdürülen iktisadi savaşın en iyi analizi, Bolşevik Devrimi’nin önderlerinden olan Nicolai, I. Bukharin’in Lenin’in önsözünü yazdığı ve Türkçeye de çevrilen Emperyalizm ve Dünya Ekonomisi adlı kitapta yer almaktadır. Bunun için bir taraftan, mevcut pazarların ele geçirilmesi ve yeni pazarların yaratılması ve diğer taraftan da, dünya ölçeğinde hegemon bir gücün olmaması, I. ve II. Savaş’ın temel belirleyicileri olmuştur. Zaten I. Savaş çerçevesinde dünya pazarlarının paylaşılmasına ilişkin kesin bir sonucun elde edilememiş olması, II. Savaş’ın belli başlı nedeni yani yaşanmış olmasının bir göstergesidir.
Kısacası, I. Savaş sonrası 1929 yılına kadar geçen 5 yıl, savaş sonunda dünya ölçeğinde gerçekleşen mevcut pazarların paylaşımının ve yeni pazar arayışlarının kapitalist ülkeler açısından yarattığı imkanların, söz konusu ülkelerin kapitalist gelişme süreçlerini ne ölçüde besleyeceğinin sınandığı bir dönem olduğunun saptanmasını gerekli kılmaktadır. Ancak, savaşan kapitalist ülkelerin, I. Savaş’la elde ettikleri kazanımların tatminkar olmaması, 20. yüzyılın ilk büyük krizi olan meşhur 1929 krizinin ortaya çıkmasının önemli bir unsurudur. Daha açıkçası, 1929 iktisadi krizi, I. Savaş’ın dünya pazarlarının kapitalist devletler arasındaki paylaşımının savaşı gerçekleştiren ülkeler açısından kendilerine ait kapitalist gelişme süreçlerini iyileştirmediğinin ve savaşla elde edilmek istenen hedeflerin gerçekleştirilemediğinin ve aşılması beklenen sorunların giderilemediğinin bir kanıtıdır.
Genel olarak, yaşanan savaşlar sonucunda en azından kısa dönemli kazançlı çıkan tarafın olmadığı tespitinde bulunmak hatalı olmaz. Belli kriterlerin kullanılmasıyla savaşların yarattığı tahribatının boyutlarının ne olduğunu da ölçmek mümkün değildir. Buna rağmen I. Savaş sonrasında kapitalist dünya ekonomisindeki gelişmeleri iktisadi gerileme, nispi düşük üretim düzeyleri ve kitlesel işsizlik olarak ifade etmek mümkündür. Bu da zaten kapitalist sistemin yaşaya geldiği çelişkilerin tam da kendisidir.
I. Savaş, savaşan ülkelerin ekonomilerinin savaş sonucunda içine düştüğü durum, belirtmiş olduğum olumsuzlukların bir iktisadi krize meydan vermeyecek bir biçimde sürdürülebilmesini ancak birkaç yıllığına sağlayabilmiştir. Ancak, 1929 iktisadi kriziyle birlikte, I. Savaş sonrası yaşanan ve genel olarak belirtmiş olduğum olumsuzluklar daha derinleşmiş ve içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Kapitalist devletlerarasındaki emperyalist yayılmaya yönelik olarak sahnelenen I. Savaş’ın yarattığı tahribatın yanı sıra kapitalist dünya ekonomisindeki iktisadi olumsuzluklar yani gerileme yani kapitalist iktisadi sistemde mündemiç çelişkilerin yoğunlaşarak derinleşmesi, savaştan çıkan ülkeler arasında yeni bir emperyalist savaş yöntemine başvurularak çıkılmasının önündeki temel gelişmeler niteliğindedir.
Bu ise 1930’lu yılların Alman ve İtalyan faşizminin yükselmesini beraberinde getirmiştir.
Selam ola.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa