“Anadolu’nun ‘Altın’daki Tehlike”

Önce, altını çizerek şunu söylemek istiyorum: “Bu ülkede her kim ki, toprağını ve üstünde yaşayanları sever, onların mutluluğunu, insan gibi yaşamasını ister, ona potansiyel suçlu gözüyle bakar, kökü dışarıdaki kapitalizmin adamları.”
Şimdi de iki gazete haberini vereceğim, kısaca. Birincisi: “Dersim’in Ovacık ilçesinde arama çalışması başlatan siyanürcüler gözünü Cevizlidere köyüne dikti. Köyü satın almak için harekete geçen siyanürcüler, ikna bürosu kurdu.” (Evrensel, 26.08.2011) Ve ikinci haber: “Kozak Yaylası’nda işletilmek istenen altın madenine karşı çıkan yöre halkına destek amacıyla geçen yıl nisan ayında bölgeye giden TEMA Onursal Başkanı Hayrettin Karaca ve beraberindekiler hakkında şüpheli sıfatıyla işlem başlatıldı.” (Cumhuriyet, 29.8.2011) Çok üzülmüş Hayrettin Karaca ve üzüntüsünden dolayı da ne söyleyeceğini bilemiyormuş.
İşte “Kapitalizm” denilen şey budur. Yaşadıkları “Refah ülkesi”nden yola çıkarlar, ellerindeki dolarcıkları dağıtarak geri bıraktırılmış ülkelerin yoksul insanlarının ümüğüne basarak, cicili-bicili hanımlarının gösterişli yaşamlarına katkıda bulunurlar. Bunun için köy de satın almak, politikacı da, bürokrat da satın almak onlar için mubahtır. Eğer kendilerine ters gelen olursa, hemen birilerini devreye sokarlar, Hayrettin Karaca örneğinde olduğu gibi, aradan 16 ay geçse bile dava falan açtırırlar.
İşte Özer Akdemir kardeşim, bu “Altın” işine fena taktı. Yıllar önce Bergama’da başladı stajına. Türkiye’yi ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanlarımızı düdüklemek isteyen “Siyanürsever Altıncı”larına karşı yapılan savaşımda, sürekli çevre insanlarıyla birlikte oldu. Onlarla sırt sırta, omuz omuzaydı. Sonra da bu gördüklerini, yaşadıklarını gazetemiz Evrensel’de yazdı. Herkesle, ama herkesle konuştu, notlarını aldı, kağıda, pardon bilgisayara döktü. Yayınladı. Doğal olarak soruşturmalar, davalar açıldı. Neredeyse İzmir Adliyesi’nde hangi tuvaletlerdeki sifonların çalışmayışını öğrenecek kadar sık gitti oraya. Övünmek gibi olmasın ama, Siyanürsever’ler bu Bergama Olayı’nda beni bile çektiler İzmir Adliyesi’ne.
Özer kardeşim Bergama’yla yetinmedi. Bu altın işleriyle ilgili, hemen hemen tüm Türkiye’de gidilebilecek her yere gitti. Yalnız Türkiye değil, Kıbrıs, Bulgaristan falan da dahil. Ama çalışma alanı Ege’ydi.
Sonra bunları Evrensel’de yayımladı, arkasından da “Anadolu’nun ‘Altın’daki Tehlike / Kışladağ’a Ağıt” başlığı adı altında kitaplaştırdı. (Evrensel Yayınları, Nisan 2011)…
İzmir’de Fevzipaşa Bulvarı’ndaki bir kitap evinde görmüştüm, kocaman yazmışlardı: “Boş zamanlarınızda kitap okumayın” diye. Ben hep dolu zamanlarımı Özer kardeşimin kitabına ayırdım. Ve her bölümde, bölümcükte (Gençler bilmez, bir zamanlar Tansu Polatkan adında bir spor spikeri vardı, bir naklen yayında, “Vay anasını sayın seyirciler,” demişti de, olay olmuştu;) işte ben de aynı sözcükleri kullanıyordum, okurken.
“Dünya Unutkanlar Şampiyonu” olan tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının bazı gerçekleri görmesi ya da anımsaması için okuması gerekli bu kitabı…
Yazımın girişinde Dersim’in Ovacık köyüyle ilgili bir haberden söz etmiştim. Dersim’den Ege’ye, Kışladağ’ın Ovacık köyüne gelelim. Şöyle diyor Özer: “Ovacık köyündeki evini satmamak için sonuna kadar direnen son köylü, TÜPRAG’ın Halkla İlişkiler Müdürü ve Eşme Jandarma Komutanı tarafından bir akşam vakti ‘ikna’ edilir…”
Dersim’in Ovacık ve Kışladağ’ın Ovacık’ı… Yüce Kapitalizm, İslam, Hıristiyan, Musevi demiyor, eline geçirdiğini “Muck, muck” diye öpüyor. İşte Özer’in kitabı bunları bize gösterdiği için önemli…


21. Yüzyılın Mizahçısı: R.T. Erdoğan

Artık merhum Fırat Ilgaz’ı, Aziz Nesin’i, Oğuz Aral’ı, Altan Erbulak’ı, Tekin Aral’ı Semih Balcıoğlu’nu ve Allah uzun ömürler versin Müjdat Gezen’i, Ferhan Şensoy’u, Cem Yılmaz’ı ikinci sıraya düşürdüm. Artık benim “Mizah Ustam” AKP’lilerin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dır, herkese duyururum.
Cemaat vakıflarının İstanbul Arkeoloji Müzesindeki iftarına katılan AKP’lilerin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan şöyle demiş: “Ülkemizde vatandaşımızın inancından, etnik kökeninden, giyiminden, farklı hayat tarzından dolayı baskı gördüğü dönemler, evet, geride kaldı. Bu ülkenin hiçbir vatandaşı, anayasa ve yasalar karşısında diğer bir vatandaştan üstün değildir. 74 milyon vatandaşımızın her biri bu ülkenin asli bir unsurudur, birinci sınıf vatandaştır.” (Cumhuriyet, 29.8.2011)
R.Ilgaz, A.Nesin, O.Aral, A.Erbulak, T.Aral, S.Balcıoğlu, ve M.Gezen, F.Şensoy, C.Yılmaz 40 yıl değil, 400 yıl düşünseler böylesine büyük bir “Mizah” yapamazlardı. Usta başka oluyor…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et