Avro diktatörlüğü
Fotoğraf: Envato
Avrupa Birliği (AB), son “borç krizi”yle birlikte hızla “mali diktatörlüğe” doğru ilerliyor. Ortak para birimi avroyu kurtarma ya da istikrarını sürdürme adına son bir kaç yıldır arka arkaya atılan adımlar, alınan kararlar AB’nin gerçek karakterinin ortaya çıkması ve daha kolay anlaşılması için önemli olanaklar sunuyor.
Geçen hafta Alman Meclisi’nde (Bundestag) Avro İstikrar Mekanizması’na (ESEF) karar altına alınmasından bir gün önce Avrupa Parlamentosu (AP) da, AB ekonomisinin yeniden şekillendirilmesi anlamına gelen “AB İstikrar Paketi”ni karar altına aldı.
Maastrich Anlaşması’ndan bu yana AB’nin ekonomi ve mali politikalarının zengin ülkelerin lehine yeniden düzenlemesi bakımından adeta bir dönüm noktası olan ve önümüzdeki hafta AB Konseyi’nde onaylanmasına kesin gözüyle bakılan “İstikrar Paktı”, açıkçası üye ülkeler üzerinde “Avro diktatörlüğü” kurmak anlamına geliyor.
Hıristiyan Demokratlar ve liberallerin oylarıyla kabul edilen İstikrar Paktı üç önemli cezai yaptırımdan oluşuyor.
Birincisi: Maastrich Anlaşması’nda belirlenen en fazla yüzde 3 bütçe açığı sınırına uymayan ülkelere otomatikman yaptırımlar uygulanacak, para cezası verilecek.
İkincisi: Devreye giren yaptırımların durdurulması ancak AB üyesi ülkelerin yarısı onay verdiği taktirde söz konusu olabilecek.
Üçüncüsü: Ülkelerin toplam borçlanma sınırı ülkelerinin bütçesinin yüzde 60’ından fazla olmayacak. Bu sınırı aşanlar her yıl mecburi olarak açığı kapatmak zorunda kalacak. Bunun için de başta emeklilik sistemi olmak üzere değişik alanlarda reformlara gidecek.
AP Başkanı Jerzy Buzek’in “Yeni ekonomi kuralları” olarak tanımladığı ve önümüzdeki yılın başında yürürlüğe girecek olan bu şartlar elbette, aşırı borçlanma içinde olan ülkeler üzerinde yeni bir baskı oluşturacak. Özellikle üçüncü maddede belirtilen yüzde 60 sınırı pek çok ülke için pek mümkün görünmüyor.
İflasla karşı karşıya olan ülkelerin çoğunda bu sınır belirlenen yüzde 60’ın iki katı. Dolayısıyla, bugün Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İspanya ve İtalya gibi aşırı borçlu ülkelere dayatılan “acı reçeteler”in benzeri önümüzdeki yıldan itibaren diğer Avro Bölgesi ülkelerinde de dayatılacak.
Elbette; bu dayatmaların tümü Avrupa burjuvazisi tarafından değişik vesilelerle gündeme getirilmiş, ancak hayata geçirmesi mümkün olmamıştır.
Örneğin; AP tarafından karar altına alınan ve tek tek ülke parlamentolarından da kabul edilmesi planlanan İstikrar Paktı’nda yer alan şartlar, daha Avro fiili para birimi olarak piyasalara sürülmeden önce dönemin Almanya Maliye Bakanı Theo Waigel tarafından 1997’de önerilmiş, ancak kabul görmemişti.
Avro yürürlüğe girmeden istikrarının derdine düşen Alman sermayesi şimdi, ortaya çıkan krizi fırsata dönüştürmenin gayreti içinde.
Alman İşverenler Birliği (BDI) tarafından 7 Eylül’de “Avro için yeni bir anlaşma” başlığı altında sıralanan 12 tez bunun en somur ifadesi.
Avronun Alman ekonomisine muazzam şekilde yaradığını verileriyle sıralayan BDI, “Avronun istikrarı AB’nin politik birliğinden geçiyor. Bugünden atılacak bütün adımları, yapılacak yatırımları buna göre hayata geçirmek gerekiyor” görüşüne özel bir vurgu yapıyor.
Avronun istikrarının sağlanması adına hazırlanan “istikrar paktları”na tam destek veren BDI, bunları yerine getirmeyen ülkelere mutlaka yaptırımlar uygulaması gerektiği çağrısında bulunuyor.
BDI’nin istemleri ile Avrupa Parlamentosu’nun ve Alman Meclisi’nin karar altına aldığı istikrar paktları arasında tam bir uyumluluk söz konusu. Daha doğrusu parlamentolar BDI’nin sıraladığı talepleri yasallaştırdı.
Tabii; BDI bununla sınırlı kalmıyor, Avro İstikrar Mekanizması’nın yapısının nasıl olması, çok para veren ülkelerin veto hakkının olması gerektiği gibi pek çok talep de sıralıyor. Bunlar da önümüzdeki günlerde gündeme getirilecek.
Avro Bölgesi ve AB’nin “finans mimarisi”nin yeniden düzenlenmesini içeren yeni uygulamalardan en çok emekçi halklarını etkilendiğini, Yunanistan’da olup bitenler yeteri kadar öğretiyor. Dahası; bugün Yunanistan’a asgari ücreti düşürmeyi, toplu iş sözleşmelerini kaldırmayı dayatan, bunlara yanaş(a)madığı için 8 milyar avroluk borç dilimini vermeyi erteleyerek, tehdit ve baskı dozajını artıran Avro Bölgesi Maliye Bakanları, önümüzdeki dönemde bunları kendi ülkelerinin emekçilerine de dayatacaklardır.
Bu nedenle bıçağın kemiğe dayandığı Yunanistan’da işçilerin, memurların, gençlerin Avro diktatörlüğüne karşı verdiği mücadele bütün AB ülkelerindeki emekçileri yakından ilgilendiriyor.
Gün “Avro diktatörlüğü”ne direnen Yunan emekçileriyle dayanışma günüdür.
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30