07 Ekim 2011 09:39

Gidişat postliberalizm mi? (4)

Gidişat postliberalizm mi? (4)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir taraftan, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren dünya kapitalizminin yaşamaya başladığı iktisadi kriz, bunun mikro milliyetçilik akımlarının gelişmesiyle örtüşmesi, ardı sıra yaşanan I. Savaş ve diğer taraftan da, 1929 yılında başlayan kapitalizmin 20. yüzyıldaki en büyük iktisadi krizinin patlak vererek derinleşmesi, akabinde Alman ve İtalyan faşizminin filizlenip, sonrasında Kıta Avrupa’sını yakıp yıkması, peşi sıra 1939 yılında II. Savaş’ın başlaması tesadüfi gelişen süreçler olarak değerlendirilebilir mi?
Bu sorunun cevabını, bugünkü gidişatta izlerini görmemiz ve yakın gelecekte ortaya çıkabilecek gelişmeler temelinde vermeyi şimdilik erteliyor ve liberalizmin II. Savaş’tan sonra görülmeye başlayan ikinci yani klasik liberalizme göre nispi olarak daha ehlileştirilmiş yeni versiyonuna değinmek istiyorum.
Klasik liberalizmin iktisadi anlayışını kabul etmeyen ve gerekçesini yazımın sonunda ifade edeceğim Uzlaşmacı Liberalizm olarak adlandırdığım liberalizmin ikinci versiyonu iki ana gövde üzerine oturmuş ve gelişme göstermiştir.
Bunlardan ilki, kapitalizmin iç dinamiklerinde mündemiç iktisadi kriz eğilimidir. Uzlaşmacı liberalizme göre ekonomiye devlet müdahalesi bireysel temelde değil, kamu yararı gözetilerek gerçekleştirilir. Ayrıca, devlet, sosyal refah devleti düşüncesinden hareket ederek kişilerin asgari geçim standardını sağlamalı ve bunun için de, fırsat eşitliğini garanti altına almalıdır. Bu nedenle, piyasaya devlet müdahalesi, kişilerin iktisadi ve toplumsal özgürlük alanını daha da genişletmeye yönelik bir hamle olarak ortaya konmakta ve toplumsal yararın arttırılması temel hedef olarak ifade edilmektedir. Buradan hareketle, uzlaşmacı liberalizm; toplumsal ya da eşitlikçi liberalizm olarak da adlandırılmaktadır.
Ancak, iktisadi liberalizmin temel mantığı gereği ekonomi için asli ve önemli olan unsur tekil ajanlar biçiminde belirlendiğinden, uzlaşmacı liberalizm olarak adlandırdığım liberalizmin bu yeni versiyonun, toplumsal ya da eşitlikçi liberalizm olarak ifadelendirilmesini, liberalizmin hak etmediği ölçüde kutsanması olarak değerlendiriyorum. Başta sorduğum ve cevabını ertelediğim soru çerçevesinde şimdilik liberalizmin bu yeni versiyonunun neden toplumsal ya da eşitlikçi bir karakterde olmadığına ilişkin ipucunun, yaşanan gelişmeler çerçevesinde kapitalizmin kurtarılması ana amacında yattığını da vurgulamak istiyorum.
Uzlaşmacı liberalizmin gelişimine neden olan ikinci unsur ise Ekim 1917 Sovyet Devrimi’dir. Daha açıkçası, Sovyet Devrimi’nin, kapitalizmin boyunduruğu altında yaşayan işçi sınıfının ve toplumun kapitalist olmayan diğer tabakalarının maruz kaldığı baskılara tepki verme yolunda toplumsal olarak zihinlerde yaratmış olduğu çıkış yolunu ifade etmesidir.
Bu iki önemli gelişmenin kapitalizmi sorgular ve tehdit eder hale gelmesinin önüne geçilebilmesi, J.M. Keynes’in 1936 yılında yayınlanan ve Türkçeye de çevrilen İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi adlı kitabında yer alan iktisat politikası önerileri ve uygulamalarıyla mümkün olmuştur. Bu yolla, kapitalizmin krizini aşabilecek yeni bir iktisadi teorik çerçeve (Keynes iktisadı) ortaya konmuştur. Keynes iktisadının uygulamaya sokulmasıyla klasik liberalizmin lasse fairé doktrini tümüyle reddedilerek terkedilmiş ve kapitalist ekonominin yeniden şekillendirilmesi görevi Keynes iktisadının eline geçmiştir.
Böylece, kapitalizmin II. Savaş sonrasından 1970’lerin ilk yıllarına kadar geçen sürede uygulamaya soktuğu uluslararası Keynesyen iktisadi politikalar sonucunda gerçekleştirdiği refah devleti, Keynes iktisadı ve daha sonra da Keynesyen iktisat politikaları çerçevesinde devlet müdahaleciliğinin ön plana çıkmasıyla Altın Çağ olarak da adlandırılan bir evreyi yaşamıştır.
Belirtilen döneme ilişkin olarak unutulmaması gereken en önemli gelişmelerden bir tanesi, işçi sınıfının ve toplumun kapitalist olmayan diğer tabakalarının, kapitalistlerin boyunduruğuna yönelik karşı duruşlarını baskılamak ya da hiç değilse en aza indirmek için sendikal örgütlenmelerin nispi olarak daha rahat gelişmesinin önünün açılmasıdır.
Bu ilişkiler silsilesi dahilinde toplumsal yapıdaki sınıf ve kapitalist olmayan tabakaların kapitalizm temelinde uzlaşmasının gerçekleştirilmesinden söz edilmesi gerekir. Toplumsal yapı unsurları arasında sağlanan uzlaşma, hem sosyalizmin önüne set çekme düşüncesi ve hem de, kapitalist sistemi kurtarmaya yönelik talep yönlü Keynesyen iktisat politikalarının başarı kazanması açısından önemli bir adımdır.
Bu nedenle de, Genel Teori’nin ortaya çıkmasıyla başlayan ve II. Savaş sonrasında uygulanan iktisadi politika uygulamalarına, daha doğrusu Keynes iktisadı’na, Uzlaşmacı Liberalizm adını veriyorum.
Selam ola.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa