Öfkeliyiz
Fotoğraf: Envato
İspanya’da 15 Mayısta başlayan kitlesel gençlik eylemlerinden bu yana Avrupa’da “Öfkeliler/Indignados” hayaleti dolaşıyor. Kapitalizmin yarattığı işsizlik, yoksulluk, çevre felaketi, ruhsal çöküntü, ... ve gelecek endişesine isyan edenlerin önemli bir bölümünün, gençler olması ayrı bir önem taşıyor. Esin kaynağını Mısır’daki Tahrir Meydanı’nı tek etmemeden alan İspanya’daki ‘Öfkeliler” de Madrid’deki Puerto del Sol meydanına çadır kurarak yola koyulmuşlardı. Bir kıvılcım olan bu eylem kısa bir süre içinde dalga dalga diğer kentlere ve ülkelere yayıldı.
Son haftalarda dünya gündeminde olan Wall Street’i İşgal eylemleri, Şili’deki boykot ve grevler de bu dalganın Atlantik ötesini oluşturuyor.
İspanya’da “Demokrasi hemen şimdi” çağrısıyla yola çıkan “Öfkeliler” şimdi dünya genelinde bir nabız yoklamasına gidiyor. 15 Ekim, dünya çapında krizin faturasını ödememek ve tam demokrasinin hayata geçirilmesi içim “Küresel eylem günü” ilan edildi. Hedef, işçilerin, gençlerin, işsizlerin, yoksullarını canına okuyan, kanını emen sömürücü partiler, tekeller ve bankalar. Daha şimdiden 45 ülkedeki 1350 kentte gösteri ve yürüyüşler planlanmış durumda. İspanya ve İtalya’da bazı sendikaların da katılımıyla yüz binlerce emekçinin Madrid ve Roma’da alanlara çıkması bekleniyor. Almanya’da finans kapitalin Avrupa’daki kalbi Frankfurt’ta bankaların önünde eylemler düzenlenecek. Böylece bir süreden beri kendisini eylemlerle, grevlerle dışa vuran her türlü baskıya ve sömürüye karşı sosyal temelli uyanış, bir aşama daha kat etmiş olacak.
Her geçen gün biraz daha yoksullaşan dünya emekçilerinin büyük çoğunluğu arasında artık bir şeyler yapmasının vaktinin gelip çattığı görüşünü paylaşıyor. Net bir şekilde görülüyor ki; emperyalist devletlerin ve onların finans kapitallerinin yaptıklarına seyirci kalmak, dünyanı biraz daha uçurumun kenarına itiyor. Bu nedenle dünya halkları geleceğini yüzde 1’lik azınlığa teslim edemez, etmeyecek de. Dolayısıyla bütün haksızlıklara karşı “sessiz çoğunluk” içinde bastırılan öfkenin açığa çıkmasının tam zamanıdır.
Çünkü; “Egemenler küçük bir azınlığın lehine çalışıp ezici çoğunluğun taleplerini görmezden geliyorlar. İster mali kriz olsun, ister çevre tahribatı veya insanları ilgilendiren diğer sorunlar olsun, bütün yük biz çoğunluğun sırtına yıkılıyor. Bu dayanılmaz durum artık son bulmalı. Sesimizi birleştirerek, bir grup mali sermayedar gruba uşaklık eden politikacılara, ‘Biz politikacıların ve bankerlerin diledikleri gibi kullanabilecekleri mal değiliz. Bu hükümetler bizi temsil etmiyorlar’ diyelim.” (Eyleme Çağrı Bildirisi’nden) Bu cümleler, hareketin taleplerini, karakterini ve hedefini anlama bakımından yeterli derecede net olsa gerek. Kim ne derse desin; dünya bir değişim sürecine girmiş bulunuyor. Ekonomik krizin, borç açığının etkisiyle hızlanan sürecin sonunda kimin kârlı, kimin zararlı çıkacağı bugünlerde verilecek mücadeleye, yapılacak planlara bağlı. Doğru zamanda doğru çözümü önerenler ve ona göre hareket edenler kazanacak, zamanı anlamakta zorluk çekenler, geç anlayanlar, kalanlar kaybedecek. Bu nedenle, günümüzde ortaya çıkan sosyal hareketler aynı zamanda dünyamızın gelecekte nasıl şekillendirilmek istendiğine dair çok şey söylemek zorunda.
Zira; egemen sınıflar, bugün kazanılan pek çok hakkı birer birer yok edip, hem çalışma hayatında hem de demokrasi alanında insanlığı bir cenderenin içine koyup egemenliklerini o şekilde sürdürmenin hesabını yapıyorlar. Ama bu kez her şey eskisi gibi olmayacak. Artık her şey kapitalist devletlerin ve onların tekellerinin planladığı gibi olmayacaktır. Zira, zaman onlar için gerileme, güven kaybetme, demoralize olma dönemindedir.
İçinde bulunduğumuz süreç, yıllardır elindeki hakları alındığı için sürekli kaybeden durumuna düşen sessiz çoğunluğun öfkesini dışa vurması ve yaptığı her eylemden güç ve moral alarak, güven kazanarak bir ilerisini planlama dönemidir. Yıllardır, bin bir dalavereyle, baskıyla hakları ellerinden alınarak yoksullaştırılan, işgallerde katledilen, etnik çatışmalarla bir birine kırdırılan halklar kime hesap sorması gerektiğini, yani doğru adresi geç de olsa, flu da olsa fark etmiş durumda. Avrupa’da son bir kaç aydır “borç krizi” ülkelerinde ortaya çıkan işçi ve gençlik hareketi, mücadelenin giderek birleşmekte olduğunu gösteriyordu. Bu açıdan de 15 Ekim önemli bir gün olacak.
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30