Yeni yalan, yeni tuzak: ‘Anayasa değişikliğini bekleyelim’

Gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin ve insan hakları savunucularının yargılanmasına, tutuklanmasına, cezaevine konulmasına yasal dayanak oluşturan Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümlerinin yeniden düzenlenmesi için anayasa değişikliğini beklemeye gerek yok!
Bunun tersi yönündeki iddiaların ilk işaretlerini, Avrupa Birliğinden Sorumlu Bakan ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Radikal gazetesinden Deniz Zeyrek’in “tutuklu gazeteciler” ile ilgili sorusunu yanıtlarken verdi:
“Tutukluluk sürelerinden biz de rahatsızız ama kuralları biz koymadık!”
***
Türk Ceza Kanunu’nu, “Devleti değil, bireysel özgürlükleri temel alarak hazırladığınızı” iddia eden siz değil miydiniz?
Terörle Mücadele Kanunu’nu 2006 yılında değiştirip, 2001 düzenlemelerinden bile daha geriye götürürken, bireysel özgürlüklerin yerine devletin ali çıkarlarını yeniden ikame eden siz değil miydiniz?
Ama Sayın Egemen Bağış, “Kuralları biz koymadık” derken, bu yasaları değil, Anayasa’yı işaret ediyor…
***
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CNN Türk’te yaptığı açıklamada, genel bir ifade kullanarak, ceza kanunlarındaki düzenleme hususunda “Zaten çalışmaların devam ettiğini, ancak bunun anayasa değişikliği ile paralel olarak götürülmemesi halinde, tarafların samimiyetinden kuşku duyulacağını” söyledi.
***
İşte, o zaman, hiç kimsenin, özellikle 10 yıllık siyasi iktidarın samimiyetinden kuşkuya düşmemek için, şu soruların yanıtlarını aramak gerekir:
Bireysel özgürlükleri koruduğunu iddia ettiğiniz Türk Ceza Kanunu’nu yaparken, bu Anayasa neden sizin önünüze engel olarak çıkmadı?
Bu Anayasa, 2001-2002 yıllarında -sizin 10 yıllık iktidarınızdan önce- Terörle Mücadele Kanunu’nda iyileştirmeler yapılmasına neden engel oluşturmadı?
Siz, 2006 yılında, TMK’daki düzenlemeleri askeri darbe dönemlerini aratmayacak kadar ağırlaştırırken, bu “askeri darbe ürünü” Anayasaya uyum sağlamak adına mı hareket ettiniz?
***
Yanıltıcı beyanatlar, bunlarla da bitmiyor…
Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda, Türk hükümetinin basın ve ifade özgürlüğüyle ilgili uygulamaları eleştirilirken bile, “diplomatik” dengelerin gözetilmesine özen gösteriliyor.
Bu dengeci yaklaşıma rağmen; AB Bakanı Egemen Bağış, hiç yüzünü kızartmadan, alaycı bir tavırla, hem de bir gazetecilik materyali olan fotoğraf makinesini benzetmesinde kullanarak; “Eski model ve lenslerinin değiştirilmesi vakti gelen” bir makineyle çekilmiş fotoğrafın bazı noktalarda “flu” olduğunu ve “Yanlış noktalara zum yapıldığını” savunarak, iddialarını şöyle sıraladı:
“Türkiye’de gazetecilik mesleğinden dolayı tutuklanan, hapse atılan tek bir gazeteci dahi yoktur.
Raporda da bahsi geçen, şu anda tutuklu bulunan gazeteciler kendi meslekleriyle ilgili olarak değil, illegal bazı eylemler içerisine girdikleri iddiasıyla tutuklu yargılanıyorlar.
Her zaman ifade ettiğimiz üzere, Türkiye’de tarihin en özgür, en demokratik dönemi yaşanıyor.
(…)
Burada samimiyetsizliğin ve art niyetliliğin en bariz göstergelerinden biri de illegal faaliyetlerde bulunduğu iddia edilen ve yargılaması devam eden gazeteciler için yükseltilen sesin, sadece mesleğinden dolayı 50 ay hüküm giymiş bir gazeteciye karşı yükseltilmemesidir.”
***
Yanıltıcı beyanatlarınız bir kez daha ayaklarınıza dolandı:
Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü 66 gazetecinin mesleki faaliyetlerinde, haber kaynaklarıyla görüşmelerinde, yaptıkları haber ve röportajlarında, yayımladıkları ya da yayımlamadıkları kitaplarında “suç kanıtı” bulunduğu iddiasıyla, TMK kapsamında “terörist” yakıştırmasıyla yargılandıklarına dair sesimizi “yüksek perdeden” bağırma olanağımız olmadığı için duyamadığınız gibi; 50 ay hapis cezası alan ancak bu cezasının infazı 5 yıl süreyle ertelenen meslektaşımız Şamil Tayyar’ın ya da Nazlı Ilıcak’ın ve Büşra Erdal’ın yargılandığı davaları da yakından izlediğimizi işitmekten çok uzaksınız.
Ama kamuoyunu yanıltırken ve kendinizi de kandırırken itiraf ettiğiniz gibi Sayın Bakan, bireyi özgürleştirme, bireyin hak ve özgürlüklerini koruma iddiasıyla çıkardığınız Türk Ceza Kanunu, hiçbir ayrım yapmaksınız bütün meslektaşlarımızın mesleki faaliyetlerinden dolayı yargılanmalarına gerekçe oluşturuyor!
Özgürleştirilmesine Anayasal hiçbir engel bulunmayan Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu düzenlemelerini, Anayasa değişikliği sonrasına ertelemek, meslektaşlarımızın cezaevlerinde en az bir yıl daha tutulmalarına rıza göstermek anlamına gelir.
Benim vicdanım böyle bir kabulü kaldırmaz.
Nasırlarını kazırsanız, kin ve intikam duygularından arındırabildiğiniz ölçüde, sizlerin vicdanları da -duyabileceğiniz kadar yüksek sesle- aynı görüşü haykıracaktır!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et