8 Mart’ı seçime bağlayan bir mücadele
Fotoğraf: Envato
Bugün 8 Mart! Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Her ne kadar, burjuva kadın çevreleri, bugünün “emekçi” yanını atlayıp, günün adını “Kadınlar Günü” diye yerleştirmeye çalışsalar da; buradaki “emekçi” vurgusu her geçen gün önemini daha çok hissettirmektedir.
Nitekim 100 yıldan beri, her vesileyle görüldüğü gibi, Dünya Emekçi Kadınlar Günü, uyanış içindeki emekçi kadınların katılımıyla zenginleşip kitleselleşmiş; emekçi kadın mücadelesinden kopup, bireysel özgürlüklerle sınırlandığı ölçüde de daralmış, marjinalleşmiş; tepkisel eylemler çizgisine sürüklenmiştir.
Ülkemizde de kadın hareketinin genişlemesinin; bir yandan aydın, demokrat, ilerci kadın çevrelerinin emekçi kadınlarla organik bağlarını geliştirdiği öte yandan da Kürt ulusal hareketin kadınların kurtuluşu ile kendi davası arasındaki ilişkiyi ilerletmesine paralel olarak yaygınlaşıp büyüdüğüne tanıklık ediyoruz. Bu yüzden kadınların eylemlerinden, “kadınların günü”nden söz ederken aslında kadınları sisteme bağlayan bağlara karşı kadınların mücadelesinden söz ediyoruz.
Onun içidir ki; her kadın kalabalığını, kadıların öne sürüldüğü her mücadeleyi de olumlu anlamda “kadın mücadelesi” olarak saymamak gerekir. Örneğin AKP de kadınları toplayıp harekete geçiriyor. Ya da “türban mücadelesi” etrafında da bir “kadın mücadelesi”nden söz ediliyor ama bunların olumlu, kadınların kurtuluşuna hizmet eden mücadeleler olmadığı da apaçıktır. Tersine, bu çevrelerin kadınları yedeklemesi, kadınların istek ve düşüncelerinden bağımsız olarak, din, gelenek-görenek, töre, burjuva-feodal aile kuralları çerçevesinde kadınların köleliğini katmerleştiren bir hareket olarak biçimlenmektedir. Bu yüzden bu çevrelerin “mücadelesini” Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında değerlendirmek olanaklı değildir.
Kısacası bugün tüm dünyada kutlanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların cinsel sınıfsal sömürüden kurtuluşunun simgesi olan bir gündür ve kutlamaların kapsamı da içsel bakımdan bu nihai amaca hizmet eder.
Şurada burjuva-feodal ailenin kadını eve hapseden, evle işyeri arasındaki labirentte ömür çürütmeye zorlayan, burada törenin, dini dogmanın, ulusal ezilişin, gelenek ve göreneğin kör kuyularına atan koşullara karşı mücadele kadın üstündeki ağır emek sömürüsüyle birleşerek, çifte sömürüye dönüşmektedir.
Nitekim son yıllar kadınlar karşı cinsel taciz ve tecavüz olaylarının ve kadınlar yönelik cinayetlerin hat safhaya çıkmasıyla, önceki yıllardan farklılık göstermektedir. Onu için kadınlar her gün sokaklarda “can güvenliği” için feryat etmektedir. Onun içindir ki, lafa gelince “Cennet anaların ayağının altıda”, “Biz kadına gerçek değerini veriyoruz” diyen “ilim adamı” ve “siyaset erbabı”, taciz ve tecavüzlere, bu kadın cinayetlerine hafifletici neden arayan fetvalar verip, gerekçeler uydurmaktadırlar.
Şimdi seçimlere giderken; kadınların; “Eşit işe eşit ücret” ten “Ücretsiz kreş, anaokulu, etüt merkezleri”ne, “Kadınlar yönelik cinayete varan şiddetin önlenmesi”nden, “Taciz ve tecavüze karış etkin önemlerin geliştirilmesi”ne, “İhtiyaca yetecek düzeyde sığınma evleri açılması”ndan, “Kadınların her türlü sosyal, sendikal ve siyasi faaliyet içinde etkin biçimde yer almasının teşvik edilmesi”,... gibi taleplerle kadın çevreleri seçim sürecine müdahale etmeye hazırlanmaktadır.
8 Mart etkinlikleri kapsamında son haftalarda ülkenin her yanında sokağa çıkan kadınlar; konuşmaları, sloganları ve pankartlarında bu talepleri dile getirmektedirler.
Seçimlerde burjuva-parlamentarist çevrelerin, bazı ünlü kadınları da öne sürerek, Meclise “275 olmazsa 100 kadın seçtireceğiz” gibi, siyaset, sınıf, farkı gözetmeksizin tüm partilerle “pazarlık yapar” bir noktadan, kadınların kurtuluşu ile toplumsal kurtuluş arasındaki bağı koparan propagandif görüşlerine pirim verememek bugün çok önemlidir. Tersine günümüz koşullarında kadın hareketinin ilerici demokrat güçlerle bir seçim bloğu etrafında birleşmesini savunan bir çizgi izlemesi elbette demokrasi mücadelesi kadar kadın mücadelesinin geleceği bakımından da son derece önemlidir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00