14 Ekim 2011 09:41

Gidişat postliberalizm mi? (5)

Gidişat postliberalizm mi? (5)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tarihsel gelişimi içinde ortaya çıkan üçüncü liberalizm türü neoliberalizm olarak adlandırılmaktadır.
Her şeyden önce neoliberalizmin, teorik içeriği ve uygulamaları olarak birbirinden farklı ve ayırt edilmesi gereken iki yönünün bulunduğunun bilinmesi gerekmektedir.
İkinci olarak söylenmesi gereken husus ise klasik liberalizmle olan farklılığının hangi temelde ortaya çıktığıdır.
Daha açık ifadelerle söylemek gerekirse, neoliberal teorik çerçeve ve uygulamalar olarak belirtilenler içinde ‘neo’ (yeni) olan nedir?
Bu soruya verilecek cevabın, neoliberalizmin, hem klasik liberalizmden ve hem de uzlaşmacı liberalizmden temel farkının ne olduğunun ortaya konmasıyla anlamlı olacağını söylemek daha doğru bir ifadelendirme tarzı olacaktır.
Neoliberalizmin, uzlaşmacı liberalizmle olan farklılığı kolaylıkla anlaşılabilir. Ancak, asıl önemli olan nokta, neoliberalizmin, klasik liberalizmle arasına nasıl bir çizgi, daha doğrusu set çekmiş olduğudur.
Neoliberalizm, Keynes’in iktisadıyla başlayan (1936) ve uzlaşmacı liberalizmin hüküm sürdüğü dönem çerçevesinde yani II. Savaştan itibaren 1969-1970 yılına kadar geçen 25-26 yıllık gelişim sürecinin beraberinde getirdiği ve kapitalist ülkelerde görülen iktisadi gelişmelere bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. 1970’li yıllardan günümüze kadar da yeni sağ’ın ideolojik temelini oluşturmuş ve oluşturmaya da devam etmektedir.
Öncüleri, F. A. Hayek ve Milton Friedman olarak ifade edilse de, esas itibarıyla Chicago Okulu olarak adlandırılan ve Milton Friedman’ın oluşturduğu grup bu siyasi ve iktisadi görüşün başını çekmiştir.
Neoliberaller, uzlaşmacı liberal görüş ve bu görüşün geçen hafta kısaca belirtmeye çalıştığım uygulamalarının, liberalizmin, daha doğrusu klasik liberalizmin özünü bozduğunu ileri sürerken, savundukları düşüncelerin klasik iktisadi liberalizme bir dönüş anlamında da ele alınmaması gerektiği üzerinde durmaktadırlar.
Neoliberal teori ve uygulamalarla hedeflenenin, liberal düşüncenin gelişim sürecinde ortaya çıkan hataların bertaraf edilmesi olduğunu ve bu çizgiyi savunduklarını öne sürerek, sürekli olarak neoliberalizmin gerçek liberalizmin özüne dönüş olduğu vurgusunda bulunmaktadırlar.
Bu çerçevede, az önce ‘neoliberalizmde ‘neo’ (yeni) olan nedir?​’ biçiminde belirtmiş olduğum soruya verilecek cevaplardan bir tanesi budur. Daha açıkçası, neoliberallere göre, uzlaşmacı liberalizm gibi klasik liberalizm de, liberalizmin özüne uymamaktadır.
Aslında bu ifadelendirme, liberalizmin özünün bozulması anlamında, klasik liberalizme bile genel bir reddiye anlamını taşımaktadır.
Bu nedenle, neoliberalizmin klasik liberalizmle olan temel olarak ayrıldığı noktanın daha açık bir biçimde vurgulanması gerekmektedir.
Bu ayrılık noktası ise neoliberal teorik çerçeve ve uygulamalarla birlikte, klasik liberalizmin savunduğu bireysel özgürlükler yerine iktisadi özgürlüklerin ön plana çıkmış olmasıdır. Belirtilen bu ayrılık noktası, neoliberalizmin iki temel ilkesi çerçevesinde daha belirginleşecektir.
Bunlardan ilki, teknoloji transferinin, merkez ve çevre ülkeler arasında sağlanacak iktisadi anlaşmalarla hızlandırılmasıdır. Bunun gerçekleştirilmesiyle, çevre ülkelerin zenginleşmesi sağlanacaktır. Tabii ki, bunun için de, dünya ticaretinin önündeki her türlü engelin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
İkincisi de, devletin her türlü sınai ve ticari faaliyetlerdeki rolünün azaltılması gereğidir, Bu noktadan hareket ederek neoliberalizmin uygulamaya ilişkin en belirgin özelliklerinin ortaya konması ve kısaca açıklanması gerekmektedir. Buna da haftaya değinelim.
Selam ola.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa