Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
18 Ekim 2011
Reklamları Kapat
DİĞER YAZILARI

ÖTV, KDV gibi vergilerin temel özelliği dolaylı vergi türü olmalarıdır. Yani, bu vergiler harcama sırasında alım yapan tarafından satış yapana verilir. Satış yapan da söz konusu satıştan elde ettiği gelirden, dolaylı vergi oranını vergi dairesine öder. Dolay buradan gelir. Ödeyen tüketici; vergiyi vergi dairesine yatıran, satıcıdır. Türkiye’de devlet gelirlerinin ağırlıklı kısmını dolaylı vergiler oluşturmaktadır. Dolaylı vergiler gelir adaletini bozan niteliğe sahip vergilerdir. Çünkü, devlet burada vergiyi kişilerin kazançları üzerinden almaz. Geliri yüksek ya da düşük olsun ya da borçlanıyor olsun fark etmez; önemli olan verginin konulduğu malı kişinin satın almasıdır. Türkiye’de dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı dünya ortalamasının çok üzerindedir.
***
Hükümetin geçtiğimiz hafta açıkladığı Orta Vadeli Program’da öngördüğü ÖTV artışları, henüz artışlar hayata geçmeden bazı mal fiyatlarının artışına yol açtı. Vergi konulmadan fiyatlar neden artıyor? Bunun sebebi vergi yansımasında saklı. Tüketim üzerine konulan vergilerin ne nispette satıcı ne nispette tüketici tarafından üstleneceği satılan malın talep elastikiyetiyle; yani, tüketicilerin malın fiyat artışına verebilecekleri olası tepkiyle orantılıdır. Vergi, zorunlu olarak tüketilmekte olan mallara konulduğunda, verginin neredeyse tamamı fiyat artışı yoluyla tüketiciye yansıtılır.
***
2002 tarihli 4760 sayılı ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) Kanunu ile birlikte Türkiye’deki ÖTV uygulamasının kapsamı genişletilmiş, 1994 krizi sonrası “geçici” nitelikli uygulanan vergi kalıcı hale getirilmiştir. Bu kalıcılık aynı zamanda mevcut bazı vergi türlerinin de ÖTV kapsamında değerlendirilmesine yol açmıştır. Dolayısıyla, ÖTV 2002 haziran ayından bu yana hayatımızın başköşesinde yerini almıştır. ÖTV gelirleri içerisinde ilk sırayı benzin ve benzeri mamullerin satışından elde edilen vergi geliri oluştururken ikinci sırada alkollü içecekler ve tütün mamulleri yer almaktadır.
***
Netice itibariyle, ÖTV’nin “özel tüketim” ile ilgisi kalmamıştır. Toplumun genelinin harcama yapmak zorunda kaldığı neredeyse tüm mallar ÖTV kapsamında yer almaktadır.
Kanun ve uygulama ile ÖTV uygulanan malların listesi belli iken neden toplumda ÖTV’nin “lüks” veya “keyif veren” mallarla sınırlı olduğu yönünde bir algı oluşmaktadır? Elbette bu algının oluşumunda temel aktör politika yapıcılarıdır. “Madem harcıyor bırak ödesin” ya da “Sigara içmesin, daha az içki içsin” anlayışı toplum genelinde de -o an kendisi satın aldığı birçok mal için aynı vergiyi ödüyor olsa da- bir rahatlamaya vesile olmakta ve dahası “Oh iyi oluyor ödesinler!” coşkusu yaratmaktadır. Bilgi asimetrisinden faydalanılarak (Gerçeğin bilgisinin bu bilgiye sahip olanlar tarafından faklı yansıtılarak bilgi sahibi olmayanların yanlış yönlendirilmesi) toplumun resmen kitlesel narkozla uyutulması gibidir. Uykudan uyananların ilk fark ettiği ise ceplerinin boşaldığı olur. Bunun en yakın örneğini geçen hafta Time dergisinin yayınladığı araştırma ile gördük. ABD’de nüfusun ilk yüzde yirmilik kısmı toplam gelirin yüzde 85’ine sahipken, halkın geneli bu oranı yüzde 59 olarak düşünüyormuş. Aradaki yüzde 26’lık fark ABD’li politikacıların ve medyanın başarısıdır!
***
Vergi konusunda gelmiş geçmiş hükümetlerin bu kadar rahat olmasının temel sebeplerinden biri verginin cebren elde edilebilen bir gelir olmasıdır. Bu cebrin arkasında ise “vergi kutsaldır” miti yatar. Oysaki, verginin kutsallığı devletin istediğinden istediği kadar toplamasıyla ilgili değildir. Verginin kutsallığı, 1876 Anayasası sonrası “bütçe hakkı”nın halka bırakılmasıyla ilgilidir. Daha öncesinde devlet hazinesi padişaha aitken hazinenin halka devridir onu kutsal yapan. Meclis ve onun yetkilendirdiği yürütme organı (hükümet) halkın hazinesi için vergi toplanmasını sağlayan aracıdır sadece.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et