Kocaeli’de Murat Atak’ın yönetiminde bir şölen: ‘Kösem Sultan’
Fotoğraf: Envato
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, sezonu Türk tiyatrosunun duayenlerinden Turan Oflazoğlu’nun (1932) 1623-1651 yılları arasında Osmanlı sarayında yaşanan iktidar mücadelelerini anlattığı ve “İktidar Üçlemesi” başlığı altında yayımladığı üç oyunundan sonuncusu “Kösem Sultan” ile açtı.
Bilindiği gibi yazar, trajedi özelliği gösteren bu oyunlarında kişileri hem beşeri, hem de evrensel boyutta ele almış. Tarihi birer kişilik olan IV. Murat’a, Sultan İbrahim’e ve Kösem Sultan’a dönemin havasına uygun olarak can üfürmüş ve üç oyunun da yapısını, iktidar çatışması üzerinde şekillendirmiş. Osmanlı devletinin tam bir çöküş manzarası gösterdiği, ayağın baş olmak istediği, sorumsuzların devlet işlerinden sorumlu kişileri idareye kalkıştığı bu karmakarışık günlerin talihsiz hükümdarlarının trajedileri, Murat Atak’ın deyimiyle “Yaşayan en büyük Türk Ozanı Turan Oflazoğlu” tarafından andığımız eserlerde başarıyla işlenmiş.
ARAÇ OLARAK KULLANILAN GERÇEKLER
“Kösem Sultan” 1982’de yayımlandı (Adam Yayınları, İstanbul). Turan Oflazoğlu, 1967’den sonra yazmaya başladığı oyunlarında, tarihe trajik bir bakış açısıyla yaklaşmakta. Tarih ve tiyatroyu kendi koşulları içinde birleştiren yazara göre, tarihin incelediği olaylar, kişiler, kurumlar belli bir yere, belli bir zamana ait olmakla sınırlı. Oysa tiyatro sanatında, olayın geçtiği yer belirtilse de, o yer imgesel (hayali) bir yerdir, yani varsayılandır. Oyundaki kişiler ise sanatın kişileridir. Tarihin sınırlı gerçekleri, evrensel insan gerçeğine açılmak için araç olarak kullanılmıştır (Turan Oflazoğlu, “Tarih ve Tiyatro”, Türk Dili, Sayı 397, Ocak 1985, sayfa 3).
KALABALIK KADROLARIN BAŞARILI YÖNETMENİ
Esasında 3 perdeden oluşan “Kösem Sultan”ı sahneye taşıyan Usta Rejisör Murat Atak (1962) Turan Oflazoğlu’nun tarihe trajik bakışını asla savsaklamadan eseri 2 perdeye indirgeyerek bence iyi etmiş. Kösem Sultan’ın hem beşeri hem de evrensel duygu ve isteklerini çok başarılı bir şekilde öne çekmiş. Sultan İbrahim’i öldürttükten sonra yerine torunu Sultan Mehmet’i tahta oturtan Kösem’in bütün insani değerleri hiçe sayacak mertebedeki iktidar tutkusunu çok kalın çizgilerle çizmiş. Hatta Kösem Sultan’ı üzerinde dikkatle durulması gereken bir kahraman haline getirmiş. Osmanlı tarihinde bozulma devrinin karmaşık siyasi havası içinde 1623’ten 1651’e kadar doğrudan ya da dolaylı olarak söz sahibi olan bu devşirme sultanı kişisel açıdan görerek işe başlamış. Sahneyi, eylemin gereklerine uygun olarak “Dar olanaklar içinde” geniş sınırlarda tasarlamış. Eylemin kendisini de en ince ayrıntısına varıncaya dek tablo tablo bir sıraya koymuş. Karakterlerin gerçeğe uygunluğunu, heyecanların anlatımını, metnin isteklerini, olayların mantığını, sahne üzerindeki durumları, oyuncuların doğallığını, grup simetrisini mükemmel işlemiş.
YARATICI KADRO
Tayfun Çebi, sarayın mimari görkemini, gizemini, entrikalarla dolu koridorlarını, odalarını simgeleyen değişik boyutlardaki kare ya da dikdörtgen çerçeveler, çerçevelenmiş kaftan ve Topkapı Sarayı Harem girişinde bulunan Osmanlı armasıyla, Osmanlı İmparatorluğu’nun haritasıyla estetik duyguları iyiden iyiye gıdıklayan, işlevsel bir dekor tasarımı yapmış. Funda Çebi de sarayın parıltısını, pırıltısını sahneye başarıyla yansıtırken, damıtılmış ince zevkini kostümlere döşemiş. İşlemelerle bezeli Çebi’nin köçek kostümü tasarımı ayrı bir başarı örneği... Kadife üstüne sırma işlemeli mintan, canfes cepken, sırmalı üstüfeden “dört kubbe” denilen sırma saçaklı eteklik, sırma işlemeli kemer pek güzel. Funda Çebi kavuk, serpuş çalışmalarında da son derece başarılı. Diğer taraftan, Murat Gedikli’nin müziği matluba fevkalade uygun. “Allâhümme salli alâ Muhammedin…” diye başlayan ilahinin melodisini kullanarak yaptığı uvertür ise pek güzel. Oyunun ışık tasarımını yapan Ersen Tunççekiç, oyuncu ve nesneleri doğal görüntüleriyle ve üç boyutlu olarak seyirciye gösterebilmeyi başarmış. Biçimin, doğal görüntülerle yansıtılmasını sağlarken olabildiğince titiz çalışmış.
OYUNCULAR
Oyunda Yeniçerilere, Sipahilere, İstanbullulara ve Halka can veren Numan E. Uzunsoy, Selim İşcan, K. Anıl Adıgüzel, Yusuf Dinçer, Umutcan Vicnelioğlu, Nevzat Cengiz, Onursal Yıldırım, Sarper Saydam, Elçin Arslan, Aykut Süslüer, Feridun Ülgen, Yüksel Kızılcık, Hüseyin Sirmen, Savaş Aydoğdu, Murat Gün görevlerini aksamadan ve aksatmadan yapmaktalar. Aslı Yiğit, Sonnur Şahin, Cemile Yoldaş, Çağla Buldak, Damla Yeşilova; Ferdi Yıldız’ın koreografisindeki cariyeler olarak özel alkış tutulacak kadar başarılılar.
MÜKEMMEL BİR KÖÇEK VE KÜÇÜK TAN
Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü öğrencisi Erdoğan Ünlü, “Köçek”te tek kelimeyle fevkalade... Meltem Özsavaş’ı, Aysel Yılmaz’ı, Arzu Bigat Baril’i, Levent Muratoğlu’nu da başarılılar arasında saymalıyım. Mehmet Beyazıt Şeyhülüslam Bahayi, Şafak Karaali Gürcü Abdünnebi, Salih Mat İngiliz Elçisi, Bülent Baydar Süleyman Ağa, Koray Onur Murat Paşa olarak görevlerini hakkıyla yapanların arasına katılıyorlar. Melih Düzenli Bektaş Ağa’ya pek yakışmış. İlköğretim Okulu 5. Sınıf Öğrencisi Tan Küçükbalkan Sultan Mehmet’te umut veriyor, umut veriyor ama, o televizyon dizilerindeki dizi dizi çocuk oyunculardan biri değil ki! Tiyatro bu! Emek ister, sabır ister, çalışmak ister… Umarım Tan Küçükbalkan yeteri kadar sahne tozunu yutar ve yola ebeveynlerinin de özverisiyle devam eder.
ÇİĞDEM SARUHAN BENLİ’NİN BAŞARISI
İbrahim Şahin Mustafa Ağa’da olamazcasına isteksiz… Kuşçu Mehmet’i oynayan Çağrı Mengüç’de derhal düzeltilebilecek küçük aksamalar gözlemlenmekte. Kethuda Bey’de Mehmet Serimer, gözlerinin ve yüzünün incelikli ifade araçlarını pek güzel kullanıyor. Sesi, sözcükleri, tınıları, tonlamaları çok iyi… Meleki’nin içine giren Çiğdem Saruhan Benli, kendini uyarlayarak içine dahil ettiği Meleki ile tam olarak buluşmuş ve uyuşmuş. Serhat Güzel pek sevimli bir Meddah çizmekte…
HAYRET! N’OLDU BÖYLE ESRA BEZEN BİLGİN’E
Her zaman söylüyorum, dilimde artık pelesenk haline geldi, sanatsal istek yaratıcılıkta harekete geçirici bir güç oluşturuyor. Heyecan verici büyülenme ise bu isteğe eşlik ediyor. Turhan Sultan’ı canlandıran (benim göz bebeklerimden) Esra Bezen Bilgin için, Turhan Sultan’ın derinliklerine giden yol göstericiyi, sanatsal şevki ve şevkine eşlik ettirdiği heyecan verici büyülenmeyi bu kere bulamadığını üzülerek söyleyeceğim. Bütün bu çürümüşlüğün içinde bozulmamış tek karakter olan, Sultan İbrahim’in ilk gözdesi ve padişahın annesi Turhan Sultan’a can verirken, her yönüyle Kösem Sultan’ın zıddı olduğunu donuk bir biçem içinde vermeyi yeğlemekte, hal böyle olunca Turhan Sultan karakteri istenilen ölçüde gelişememekte. Mehmet’i çevresindeki bütün kötülüklerden korumak ve onu iyi bir padişah yapmak istemekte oluşu seyirciye iyi geçmemekte… Örneğin “Çabuk büyü, oğlum, çok çabuk! / Adam kırıntılarıyla dolu ortalık / ama tam adam yok. / Devlet bir kadının elinde can çekişir yıllardır, / bense devleti bir kadının elinden / kurtarmaya çalışan bir başka kadın. / Ya ocak ağaları? / Buyruk alması gerekenler / buyruk verme sevdasındalar, saray ocağı değil, / ocak sarayı çekip çevirmekte… / sarayın yetersizliği, / hatta ihaneti yüzünden...” tiradını atarken ne yazık ki Turhan Sultan’ın değişimi sezilmemekte…
ANLAYAMADIĞIM İSTEKSİZLİK
Esra Bezen Bilgin her zaman hayran olduğum duygularını, isteğini, aklını ateşleme yeteneğini nedense bu kere kullanmıyor. Kösem’le nasıl savaşacağını programladıktan sonra: “… seni kuşandım, Kösem sana karşı” derken, hatta Kösem Sultan’ın Mehmet’e karşı sünnet düğününde düzenlediği suikastın başarıya ulaşamamasından sonra saraya yapılacak bir baskınla işi bitirmeye karar verirken bile son derece durgun ve (bana sorarsa) hayli isteksiz.
ZUHAL GENCER’İN CANLI RUHU
Zuhal Gencer Erkaya, Kösem Sultan karakterini hem bütünsel, hem derin, hem de eksiksiz değerlendirirken, fiziksel olarak da mükemmel biçimlendiriyor. Kösem Sultan’ın yaşamını tümüyle kabul edip, sahiplenmiş. Kösem Sultan’ın dışsal olguların altında gizli bir nehir gibi akan o canlı ruhunu seyirciye pek güzel aktarıyor.
Son sözümü sorarsanız, “Kösem Sultan” Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının açık yüreklilikle övünebileceği dört dörtlük bir yapım olmuş diyeceğim.
Dolayısıyla, Kocaelili izleyicinin de bu yapımın değerini bilmelerini dileyeceğim.
- Tiyatro keyfi gene vefa borcu ödüyor: Cahide Sonku Müzikali* 02 Aralık 2015 01:00
- Berksoy'dan Haldun Taner'e doğum günü armağanı: 'Dün-bugün' 28 Ekim 2015 01:00
- ‘Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa’... 21 Ekim 2015 00:16
- 283 sanatçımızın 'Teröre hayır, kardeşliğe evet' bildirisi 14 Ekim 2015 01:00
- Yeni sezon geldi hoş geldi, aynaya renk geldi 07 Ekim 2015 00:51
- 13. Kıbrıs Tiyatro Festivali’nin en sivri oyunu: “Halktan Biri” 30 Eylül 2015 00:51
- Barışın çivisini çakmak 23 Eylül 2015 00:51
- Şu an batmakta olan geminin duvarlarına resim yapmaktasınız 16 Eylül 2015 00:52
- Şiirimizin 50 yıllık bey oğlu: 'Ataol Behramoğlu' 09 Eylül 2015 01:00
- Topçu, Levent Üzümcü'ye sahip çıksana... 02 Eylül 2015 01:00
- Tomris İncer, hasta karakterine can verirken… 26 Ağustos 2015 00:32
- Bahçeli, Özkan ve Kocabıyık için suç duyurusunda bulunuyorum 19 Ağustos 2015 01:00