21 Ekim 2011

Siyaset sokağa yoldaş olur mu?

Çatışmalı ortam devam ediyor ve artık sadece onlarca kişi bir günde hayatını kaybettiğinde haber değeri taşısın isteniyor. Siyasetin gücü ölümleri durdurmaya yetmediği gibi sorumluluğu bile üstlenmiyor.  
Ankara başta olmak üzere bir çok şehirde bayraklarla gösteriler yapılmaya başlandı. Ve tabi iş bir noktadan sonra duyarlılığa dayalı tepki göstermenin ötesine geçiyor. Kimi şehirlerde BDP binalarına saldırılar gerçekleşiyor.
Bu tablonun nereye varacağını kestirememenin hiçbir mazereti olamaz. Telafisi imkansız toplumsal gerilimler yaşanmaya başlandıktan sonra müdahalenin ise hiçbir anlamı olmaz.
BDP yöneticilerine yönelik tutuklamaların PKK üzerinde caydırıcı etki yapma ihtimali olmadığı halde aynı yöntemde ısrar ediliyor. Kamuoyu önünde hedef gösteren bir dil kullanmaktan geri durulmuyor. Dahası yaşananlardan dolayı iktidarın muhalefeti eleştirdiği bir ilginç dönem yaşıyoruz.
Muhalefetin zayıflığını fırsat bilen Başbakan, erken davranıp, toplumun nabzını kontrol altına alma çabası içine giriyor.
Toplumun nabzını tutmak ile toplumsal beklentiye cevap vermek birbirinden oldukça farklı şeyler.
Bazen bu bırakın beklentiye cevap vermeyi, tam tersine beklentiyi yönetmek üzere planlamalar yapılıyor. Güvenlik ve barış beklentisinden, özgürlükçü anayasaya, ekonomik kriz kaygısından, dış politikadaki tartışmalara  kadar bir çok konuda algı yönetimi siyasetin asıl işlevi haline geldi.
Toplumsal ihtiyaçları yapısal değişikliklerle karşılamak risk içerir. Siyasal sonuç ortaya çıkarmanın da tek yolu bu riski göze almaktan geçer. Bunu hedeflemek yerine zamana yayılan oyalanma stratejisi sorunları daha da derinleştirir.
Türkiye siyaseti ciddi bir tıkanma içerisindedir. Bu tıkanıklığın aşılmasında parlamento içi dengelere umut bağlamak toplumsal siyasete olan inancın kaybını göstermektedir.
Siyaseti bir katılım aracı olmaktan çıkaran, her şeyi temsili düzeye indiren seçim barajı, genel başkan tahakkümü ortada dururken parlamento üzerinden toplumsal öncülük iddiası son derece zordur.
Bu yaklaşımda daha fazla ısrar edilirse, halkın siyasete olan güvensizliği çok daha belirleyici düzeye ulaşacaktır.
Sokağa yoldaşlık etmeyi zor ve zahmetli gören anlayışlarla ancak elitist siyaset  mekanizmaları kurulur. Son sözün sokakta söylenmeye başlandığı ve son karar vericinin alanlarda kendini göstermeye başladığı günler geldiğinde, merkezi siyasetin iflasının farkına varmak anlamsızlaşır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ülkede 10 milyon kişi 25 bin liranın altında, açlık sınırı civarında bir ücretle çalışıyor.

65 yaş üstü nüfusun yüzde 13’ü geçinebilmek için, inşaat gibi ağır işler de dahil, çalışıyor.

Aile Bakanlığı verilerine göre 3 milyon 690 bin aile sosyal yardımla geçiniyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et