Sendika patron el ele olur mu?
Hakkari-Çukurca’da 24 askerin yaşamını yitirmesine yol açan çatışmanın ardından iktidar ve “muhalefet” partilerini ziyaret eden sivil toplum örgütleri, “terörü telin etmek” iddiasıyla, ‘Kirli Oyuna İnat Birlikte Yürüyoruz’ sloganıyla bir miting düzenleyecek. Aralarında TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD ve TUSKON gibi sermaye örgütlerinin başını çektiği mitinge katılacağı açıklanan 25 örgüt içinde Türk-İş, Hak-İş, Memur- Sen, Kamu-Sen gibi işçi ve kamu emekçisi sendikaları da var. DİSK ve KESK’in yanı sıra TTB ve TMMOB’nin de bu eyleme katılmayacağı belirtilmektedir.
Sermaye örgütlerinin ve onlarla ideolojik birlik içinde olan kimi orta sınıf meslek örgütlerinin böyle bir eyleme katılmasına bile söylenecek çok şey olsa da, bu köşeden söylenecek çok şey yoktur. Dense dense, “Layıklarını bulmuşlar!” denebilir. Ancak, kendilerini emekten yana, işçi sınıfının ve kamu emekçilerinin örgütleri, onların çıkarlarının savunucusu gösteren Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen için aynı şey söylenemez. Çünkü bu konfederasyonların, yöneticilerinin niyetleri, dünya görüşleri, bağlı oldukları siyasi mihraklar ne olursa olsun; böyle, sermaye örgütlerinin düzenlediği bir mitinge katılmalarının hiçbir anlaşılır, mazur görülür yanı olamaz.
Çünkü;
1- İşçi ve emekçi sendikalarının böyle bir eylemde, emek düşmanı sermaye örgütleriyle birlikte olmaları, onlarla aynı amaçlar etrafında birlikler oluşturmaları aynı sloganlarla eyleme geçmeleri üyelerinin ve sınıfın bilinçlerini karartan bir tutumdur. Ve az çok emek davası, sınıf davası güden sendikaların böyle bir şey yapması, slogandan ve amaçtan bağımsız olarak kabul edilemezdir. Hele bu çağrının arkasında hükümet ve ülkenin en şoven, en militarist güçleri, ipten kazıktan kopmuş ulusalcıları varsa, bu sermaye güçleriyle sendikaların politik-ideolojik düzeyde iş birliği daha da kabul edilemez hale gelir.
2- İddia “Teröre karşı olmayı ifade etmek” biçimindedir ama gerçekte bu eylemle sadece PKK’nin uyguladığı teröre karşı çıkmak amaçlanmakta, askerin, polisin uyguladığı teröre destek verilmek istenmektedir. Dahası bu güçler, “Teröre karşı çıkmak” adına Kürtlerin eşit hak talebine, ana dilde eğitim talebine, özerklik vb. gibi taleplerine karşı çıkmakta, Kürtlerin hak mücadelesini sindirip baskı altına almak, böylece ortamı AKP Hükümetinin istediklerini yapması için uygun hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Bu her şeyden önce üyeleri arasında çok sayıda Kürt’ün de bulunduğu sendikalar için bir handikap, bölücü, ayrımcı bir tutumdur. Dahası sendikalar, sermayenin çıkarları doğrultusunda olduğu apaçık olan savaş kışkırtıcılığı, halkları birbirine boğazlatmaya sevk eden politikaları değil, halklar arasında barışı öne çıkaran politikaları desteklemek zorundadırlar.
Elbette bunları söyleyerek Türk-İş’in Memur-Sen’in, Kamu-Sen’in, Hak-İş’in zaten her şeyi bilen yöneticilerini ikna etmeyi düşünmüyoruz. Onlar ikna olacaklarına ikna olmuşlardır! Ancak bu sendikaların çatısı altında (çeşitli kademelerde) soruna konfederasyon yöneticileri gibi bakmayan çok sayıda sendikacı, işçi temsilcisi ve işçi kesimleri vardır.
Bütün bunlardan öte, patronlarla ortak eylem düzenleyen sendika konfederasyonları, sendika yöneticileriyle, üyesi işçilerle konuşup tartışmadan, onlardan bir talep gelmeden, iktidarla ve sermaye örgütleriyle ilişkileri içinde bu eylem kararını almışlardır. Onların bu oyunu, barışı, halkların kardeşliğini, demokrasinin, özgürlüklerin geliştirilmesini savunarak bozulabilir.
Ve bugün hükümet merkezli oluşturulan ağır hava içinde bu oyunun bozulması zor görünse de sendikaların ve liderlerinin gerçek otoritesi böyle zamanlarda tavır alarak oluşabilir. Eğer böyle zor zamanlarda tavır geliştirilemiyor, egemen sınıfın ideolojik politik baskısına karşı tavır alınamıyorsa; sendikalar içinde mücadeleci bir akım oluşturmak olanaklı olmaz.
Sendikal Güçbirliği içinde yer alan sendikaların, Türk-İş yönetimine rağmen tavır almaları, her bakımdan önemlidir. Burada kuşkusuz KESK, DİSK, TMMOB, TTB’nin bu oyuna gelmemiş olması, ayrıca bir öneme sahiptir ve karşı bir güç odağı oluşturmak için son derece önemli bir dayanaktır.
Kaldı ki, bugün işçilerin, emekçilerin milliyetçi odakların etkisi altındaki kesimleri de barış ve Kürt sorununa barışçıl, demokratik çözüm istemekte, ancak onların talepleri saptırılarak, istismar edilerek hükümetin ve militarist odakların peşine takılmaktadır.
Bu oyun bozulmalıdır! Bunu bozmak mümkündür. Çünkü oluşturulan baskı, yalan ve kara propaganda üstüne kuruludur.
Evrensel'i Takip Et