26 Ekim 2011 05:11

Bomba yağdırmayı biliyorsun!..

Bomba yağdırmayı biliyorsun!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Van’da yaşanan can kaybı yürekleri yakarken, çadır başta olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanından gönderilen yardımların henüz mağdur vatandaşların çok önemli bir bölümüne ulaştırılamamış olması dikkate alındığında, ‘bomba yağdırmayı, köy boşaltmayı biliyorsun’ diye düşünmemek elde değil. İki gün geride kaldı ve Van’dan gelen haberler, görüntüler bize orada yetkililerin iddia ettiği gibi ‘çadır kent’ değil, sadece ‘çadır saha’ kurulduğunu gösteriyor.

Tüm bu manzara karşısında, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Kızılay’ın deprem bölgesinde çadır temin etme noktasında sınıfta kaldığını söylüyor. Tuhaf değil mi? Şimdi bunu, biz bu köşeden söyleyince bir yere oturuyor, nihayetinde bizim görevimizin halk adına, hükümeti, yasamayı, yargıyı takip etmek olduğu biliniyor. Ama iktidar partisinin en önemli isimlerinden birisi ‘Kızılay sınıfta kaldı’ deyince, o zaman sormamız gerekiyor: Peki Kızılay kime bağlı? Kızılay sınıfta kalırken sen ne yaptın? Sen Kızılay’ı böyle durumlar için hazırlaması gereken hükümetin bir kurmayı değil misin? Durum bu kadar açıkken böyle bir açıklama yapabilen hükümet yetkilisine en saf insanın bile herhalde şunu sorması beklenir: Şaka mı yapıyorsun, dalga mı geçiyorsun?

Ve biraz geriye çekilerek, bu ‘Doğal afete nasıl gelindi?​’ diye sorduğumuzda dün gazetemizin manşetinde yer alan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Yılmazer’in, devletin bile bile ölümlere göz yumduğunu ortaya koyan açıklamalarına dönüp bakmak gerekiyor. Yılmazer, 2003 yılında, Van için “Bu bölgede 10 yıl içinde 6.5 şiddetinin üzerinde bir deprem bekliyoruz” dedi ve dosyalar hazırlayıp ilgililere sundu. Kentin nerede inşa edilmesi gerektiğini de ayrıntılarıyla ortaya koyan Yılmazer, özellikle okulların bir an önce kaydırılması gerektiği uyarısında bulundu. Bilimin uyarılarına kulak vermemenin  sonuçlarını şimdi çok acı biçimde yaşıyoruz.

Bu noktada Prof. Dr. Naci Görür’ün önceki gün bir televizyon programında dile getirdiği önemli bir gerçeğe de dikkat çekmek gerekiyor. Görür, Türkiye’de hükümetlerin deprem politikalarının, ortaya çıkan yıkımlar sonrasında alınacak palyatif önlemlerle sınırlı olduğunu ve bu sınırın da dört yıllık seçim dönemlerince belirlendiğini söyledi. Görür, hükümetlerin seçim hesaplarını aşıp, deprem olduğunda bu yıkımların yaşanmayacağı biçimde bir konut yapılaşmasına gitmek gibi önlemlere yönelmediğini söyledi.

İçinden geçilen günlerin, Van’a gönderilen yardımların doğru bir biçimde koordine edilmesi ve devletin valisi ile diğer yerel yetkililerinin, BDP’li belediyelerin ya da BDP’nin örgütlerinin yönlendirdiği yardımların ulaştırılmasında güçlük çıkarmamasını sağlamak önemli. Çünkü bölgeden bu yönlü haberler geliyor. AKP’li hükümetin Van’da belediyeyi BDP’ye kaptırmış olması dikkate alındığında, yardımların halka ulaştırılmasının politik sonuçları gibi kaygılarla iktidara yakın yerel amirlerin bu konuda farklı tasarruflarının olması, tüm yardımların Kızılay şemsiyesi altında verilmesi gibi hesapların yol açabileceği kaos durumu gibi bir dizi etkenin düşünülmesi gerektiği açık.

Ayrıca bugüne kadar hizmet konusunda batıdaki diğer illere kıyasla ihmal edildiğini düşünmek için haklı tarihsel gerekçeleri olan bölge insanının, böyle bir trajedi karşısında ‘biz özellikle ihmal ediliyoruz’ gibi bir duygunun içine sürüklenmesi de kimseyi şaşırtmamalı. Bu arada, günlerdir Van’dan bu duygunun doğrudan ifade edildiği pek çok telefon aldığımızı da burada belirtelim.

Van’da yaşanan bu büyük acıyı, ortak bir acı olarak paylaşabilmek, kardeşleşmenin çok somut bir göstergesi olacaktır. Bunu BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamasından da gördük. Sosyal medyadaki şoven ifadeler ile bazı televizyon sunucularının densizlikleri ise bu sürecin en rezil ve en lümpen örnekleri oldu.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa