Deprem, yardım ve dayanışma
Fotoğraf: Envato
Van depremine, daha ilk andan itibaren topulumun çeşitli kesimlerinden gelen yardım ve dayanışma girişimleri elbette son derece önemlidir. Bu girişimleri önceki günkü sermaye medyası; büyük bir coşkuyla yansıttı. Hükümetin “yarı resmi” sözcüsü Yeni Şafak; “Kardeşlik bu”, Star; “Kardeşlik fayı kırılmadı”, Zaman; “Türkiye seferber oldu”, Sabah; “Tek bilek tek yürek”, Habertürk; “Milli seferberlik”, Posta; “Kardeşim ben geldim!”, ... gibi övücü manşetlerle verdi.
Ve daha iki gün önce; bölge ve bölge halkına karşı seferberlik ilan eden ve karalama kampanyası yürüten bu gazetelerin, deprem sonrası manşetlerine bakınca doğrusu insan, “Size rağmen ulan!” demekten kendini alamıyor.
Çünkü günlerdir bu gazeteler “teröre karşı mücadele” adına Kürtlere karşı düşmanlık körüklemekte, çatışmalarda Kürt gençlerinin öldürülmesini sevinç çığlıklarıyla manşetlerine taşımaktaydılar. Ve deprem ve depreme yardım gündeme gelince sanki o yayınları yapanlar, o İnternet sitelerinden taşıp televizyon ekranlarında ırkçı şoven haykırışlara dönen faşist haykırışlarda hiçbir rolleri yokmuş gibi “dayanışmadan”, “kardeşlik”ten söz etmeye başladılar. (Ama herhalde bugünden itibaren de yeniden “sınır içi” ya da “ötesi” harekatlarda öldürülen Kürt gençlerinin sayısındaki her artışı sevinç çığlıklarıyla karşılama tutumlarına yavaş yavaş döneceklerdir!)
Medya iki yüzlü bir yayın yapsa da şu bir gerçek ki; bu “yardım” ve “dayanışma” duygusunun yaygın bir biçimde ortaya çıkması (*) halkın, halkların zorluklar, hele felakete varan zorluklar karşısında, kapitalist bireyciliğe, “Her koyunun kendi bacağından asıldığı”na dair tüm bireyci, gerici öğütlerine ve yaratılan savaş ve düşmanlık ortamına karşın taşıdıkları “dayanışma”, “yardımlaşma” duygusunun açığa çıkmasıdır.
Çünkü eğer vatandaş medyanın ve hükümetin izlediği politikayı benimseseydi; Türk kökenli halkın deprem karşısında söyleyecekleri, “cezalarını buldular”, “Darısı Diyarbakır’ın başına”, ... diyen kimi İnternet sitelerinden, TV kanallarından yükselen ırkçı; rezil çığlıklara katılmak biçiminde olurdu. Ancak Türkiye’nin her milliyetten halkı, asker ölümleri bahane edilerek Kürt sorununu şiddetle çözmeye kalkanların halkı sürüklediği ruh halinden sıyrılarak, Van’daki kardeşlerine yardım için elinden geleni yapmaya koyuldu.
Bunun, yan yana ya da iç içe yaşayan halklar için olduğu kadar dünyanın her köşesindeki halklar için de geçerli olduğu bugüne kadar pek çok olayla kanıtlanmıştır. Dolayısıyla Van depremi sonrasında ABD’den İsrail’e, İspanya’dan Venezuela’ya ülkelerin yardım teklifinin reddedilmesi de sadece Türkiye’nin böyle bir deprem karşısında yardıma ihtiyacı olup olmamasıyla ilgili değildir.
Elbette hükümetler başkadır halklar başkadır.
Hükümetler, “yardım” teklifini laf olsun diye yapabilir ya da Türkiye’nin İsrail’deki orman yangınına “itfaiye uçağı” gönderirken yaptığı gibi, araya laf sokabilirler! Ancak bunlar ikinci dereceden şeylerdir ve burada asıl olan devletlerin yardım teklifinden öte “yardım edilmesi”nin, dünyanın bir çok ülkesinden gelecek kurtarma ekiplerinin, Vanlıları kurtarmak için bilgi ve becerilerini kullanmaları, Vanlıların da onların kendileri için nasıl çaba harcadıkların görmeleridir.
Bu yüzden de hükümet diğer ülkelerin yardımını, “Bizim yardıma ihtiyacımız yok” diyerek böbürlenip reddederken, sadece toprak altında kurtulmayı bekleyen ve kurtarma ekiplerinin yetersizliği nedeniyle yaşamını yitirenlerin (Bu yüzden yaşamını yitirenlerin kaç kişi olduğunu bilmek olanaklı değil ama zamanında müdahale edilmediği için ölenlerin olduğu da bir gerçek) vebalini değil, halklar arasındaki dayanışma duygularının yenilenmesine engel olmanın vebalini de taşımaktadır. İş işten geçtikten sonra hükümetin yardımları kabul edeceğini açıklaması bu gerçeği değiştirmez.
(*) Depremin üstünden henüz kısa bir süre geçmesine ve hükümetin vatandaşı ille da Kızılay üstünden yardım yapmaya zorlamasına karşın, pek çok ilde çok kanaldan ve yaygın bir yardım kampanyasının olduğuna dair haberler gelmektedir. Dahası yetkililerin bütün “sorunlar çözüldü” iddiasına karşın Valiliklerin ve öteki resmi kurumların yardımları dağıtmaktan bile aciz kaldığı, yanlı dağıtım yapıldığı, daha şimdiden işe siyaset karıştırıldığı belirtilmektedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00