88’inci yılda durum vaziyet!
Fotoğraf: Envato
Eğer Van depreminin yarattığı ağır deprem havası ya da Hakkari merkezli olarak yoğunlaşan bir yanıyla da “sınır ötesi”ne de geçen askeri operasyonlar etrafında koparılan “teröre karşı mücadele” yaygarasının oluşturduğu gündem bu kadar baskın olmasaydı; herhalde Cumhuriyetin 88’inci yılına “ABD’ye yeni üsler veriliyor” tartışmasıyla girecektik.
Son haftalarda yükselen savaş naralarına karışan Van depreminin yol açtığı can kaybı ve yıkımdan yükselen ağıt ve acılar bu önemli gündemin üstünü önemli ölçüde örtmüş bulunuyor.
Oysa birkaç gün önce “terörle mücadele” ilişkileri kapsamında Türkiye’ye gelen ABD Savunma Bakan Yardımcısı Büyükelçi Alexander Vershbow başkanlığındaki heyet, Türkiye’de Genelkurmay ve Savunma Bakanlığından yetkililerle görüştüler. Görüşme konusunun başında ise NATO’nun bölgedeki en önemli üssü olan İncirlik’in bölgede “NATO’nun ve ABD’nin istihbarat üssü” olarak da görev yapmasıydı!
Aslına bakılırsa, ABD’den bu kadar üst düzey bir heyetin gelmesine de gerek yoktu. Çünkü AKP propagandası ve ABD’nin Türkiye’deki uzantıları, Kürecik’e kurulacak “Füze Kalkanı Sistemi”nin gündeme gelmesi, arkasından da, İsrail’le Türkiye arasındaki gerilimin tırmanmasına da bağlı olarak “Heronlar” yerine “Predatorlar”ın alınması, bu amaçla Irak’taki predator üssünün, Diyarbakır, Batman ya da İncirlik’e aktarılması için gerekli propaganda yapılmıştı. Ve diyebiliriz ki, ABD heyeti gelmezse Türkiye zaten bir heyet gönderip, “Şu predatorları Türkiye’ye üslendirin, biz de size üs verelim, hatta kira ödeyelim!” diyecekti.
Ama işleri hızlandırmak ve kapsamını genişletmek için olacak, ABD’den heyet geldi! Ve üç aşağı beş yukarı bir pazarlıktan sonra anlaşacaklardır. Bu açıkça batı emperyalizminin stratejisine bağlanan iş birlikçi tutum, AKP propagandası tarafından “bölge gücü”, “bölgenin lider ülkesi” olması için bu üslerin Türkiye’nin ulusal güvenliği için vazgeçilmez olduğunu propaganda edecektir. Tabi bu gerekçelere ABD’nin bu üsleri İsrail’e devretmek istediği, ama bunun Türkiye ve İslam alemi için tehdit olacağı, bu yüzden Hükümetin bu üslerin Türkiye’ye alınması için çalıştığı iddiaları da kahve propagandasında öne sürülecektir.
Kısacası Cumhuriyetin 88’in yılında tablo;
1- Ülke halkının 15-20 milyonunun ulusal haklarının reddedildiği ve bu temelde Kürt ulusal güçleriyle savaş derekesinde çatışmalara sahne olduğu, “sınır içinde” ve “dışında” kara ve hava kuvvetlerinin aylardır süren operasyonlar düzenlediği, Kürt siyasetçilerin binlerce kişiyi bulan kitle halinde cezaevine doldurulduğu,
2- Aradan geçen 88 yıla karşın, ülke nüfusunun 8-10 milyonunu oluşturan Alevilerin inanç özgürlüğünün tanınmadığı, Cumhuriyetin en iddialı olduğu laisizm konusunda bile ileriye bir adım atamadığı,
3-Uygar ülkelerde 7.2’lik depremlerin can kaybına yol açmadığı bir dünyada; 7.2’lik depremde yüzlerce vatandaşının yaşamını yitirmesini, devlet kurumlarının ve yeni yapılmış ruhsatlı binaların yerle bir olmasını başarı olarak sunan bir hükümetin 10 yıldır hüküm sürdüğü,
4- Batı emperyalizmine karşı bir kurtuluş savaşıyla doğmuş Cumhuriyetin, 88 yıl sonra ABD ve batı emperyalizminin ileri karakolu olmayı daha ileriye taşıdığı ve NATO’nun üslerinin ulusal güvenliğin güvencesi gören bir çizgiye geldiği, emperyalizmin stratejik müttefiki bir Türkiye tablosudur.
Cumhurbaşkanı başta olmak üzere yetkililerin Cumhuriyetin 88’inci yılındaki mesajları, yukarıdaki tablodan hoşnut oldukları ve batı emperyalizmiyle daha da ileri iş birlikleriyle var olan sorunları aşacaklarını düşündüklerini göstermektedir.
Van depremi karşısında Cumhuriyetin 88’inci yılında akıllarına gelen ise, Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal etmek olmuştur.
Ancak burada hükümetin törenleri iptal ederken, Van depremiyle Cumhuriyet Bayramı törenleri arasında nasıl bir karşıtlık buldukları, bu törenleri yasaklayarak depremzedeye nasıl bir yardımda bulundukları da anlaşılır değildir. Bu yüzden de törenlerin iptal edilmesiyle, Hükümetin, fırsatını bulmuşken cumhuriyet düşmanlığından hoşnut olacak çevrelere mesaj verdiği kuşkusu da boş bir kaygı değildir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00