Destek olana da düşman muamelesi mi?
Büşra Ersanlı.. Ve hemen ardından Ragıp Zarakolu. Bunlar Kürt olmayan isimler. Beraberlerinde, Mustafa Avcı gibi onlarca kişi daha var. “KCK’li” suçlamasıyla tutuklandılar. Sorgusuz sualsiz.
Aylar önce iki gazeteci arkadaş, Nedim Şener ile Ahmet Şık da tutuklanmışlar, tutuklanmaları Ergenekon’a bağlanmıştı.
Nedim’le Ahmet için “gazeteci değil” denmişti, hâlâ da olmadıklarında ısrar ediliyor. “Terör”den tutuklular! Ne yapmışlar? Yazmışlar.. Haber yapmışlar.. Kitap yapmışlar.. Başka? Başkası yok! Ama iddia “terörist” oldukları yolunda.
Ersanlı ve Zarakolu ne yapmış? Dağa mı çıkmışlar? Mayın mı döşemişler? Hiç değilse şimdilik böyle bir iddia yok.. Ama “misliyle intikam” çağrısı yapan Cumhurbaşkanı’nın bu çağrısının ardından yaptığı, sonradan MGK bildirgesine de giren bir çağrısı daha var: “Terör örgütüne destek olan da sonuçlarına katlanacak”! Benzer çağrı ve açıklamalar başbakan tarafından da yapıldı.
Eskiden benzeri çağrılar genelkurmay tarafından yapılır, toptancılıkla “ya bizdensin ya karşı safta” denirdi. Önceki Amerikan Başkanı Bush da, “Ya bizden ya terörden yanasınız” der ve kendi yanında durmuyorsa, tarafsızları bile topun ağzına koyardı. Avrupa’yı “eski” ve “yeni” Avrupa diye bölmüştü örneğin ve “eski”sini dışlamaya girişmişti.
Şimdi Büşra Ersanlı ile Ragıp Zarakolu “karşı tarafta” olmakla suçlanıp tutuklandılar.
Yeterince “suçlu” oldukları düşünülüyor. Ve benzer “suçlar” işleme potansiyeli taşıyanlara, vicdan sahibi aydınlara örneğin gözdağı verilip “ayağınızı denk alın” denmiş oluyor.
Zarakolu uzun süredir “Özgür Gündem” ve önceli gazetelerde yazmaktaydı. Halkların kaderlerini tayin hakkına saygı gösteriyor, ulusal baskıya karşı tutum alıyordu. Yazıları bu içerikliydi. “Tutuklama nedeni terör destekçiliği” olarak gösterilen Zarakolu, tıpkı Ahmet’le Nedim gibi, sadece ve yalnızca gazetecilik yapmaktaydı.
Ama gazeteciliğin “yandaş” ya da “merkez medya”da yapılmaması da “gazetecilik” değil, suç olmamalıydı! Neden Zaman’da yazmazdı? Ya da Akit’te.. Star ya da Sabah’ta.. Bunları beğenmemişse, Hürriyet ya da Sözcü’de örneğin… Gündem’e yazı yazmak, gazetecilik değil, “suç aleti” kalem ya da bilgisayar olsa bile, terörizm kategorisinden sayılmalıydı! Elinde silah yoktu, “terörist” değildi; ama Gündem’de yazması, “terör destekçiliği” ile suçlanması ve tutuklanmasına yeter gerekçe sayıldı!
Ya Büşra Ersanlı?
Profesör’dü. Marmara Üniversitesi öğretim üyesiydi. Ama “kabahatleri” vardı. Türkiye Barış Meclisi çalışmalarına katılmış, sonra da BDP’ye üye olmuştu. Son Kongre’de BDP yöneticisi seçilmişti. Gazetelerde de yer aldığı gibi, BDP’nin Anayasa Komisyonu üyesiydi ve tutuklanmadan bir önceki gün aralarında birkaç bakan bulunan AKP Anayasa Komisyonu ile BDP Komisyonu arasında yapılan görüşmeye katılmıştı. Bir gün sonra? Tutuklanmıştı! “Yerseniz” deniyordu yani!
5-6 bini bulmuştu KCK tutuklamaları. 6 yüz falan deniyordu, ama ortada Kürt politikacı bırakılmamaya çalışılıyor, kim bulunursa tutuklanıyordu. Kürtlerin ileri unsurlarının tümü hedef alınmış; Kürt halkının ayakta oluşunu sona erdirmek ve direnişini bastırmak için öne düşen, örgütlenmeyi yürüten, ön ayak olan kim var kim yoksa toplanıyordu. Halk örgütsüz bırakılacaktı! Örgütsüz bırakılacaktı ki, dayatmaları kabullensin.. AKP’ye eğilim göstersin örneğin. Eşitlik taleplerinden vaz geçsin.. Kaderini tayin etme tutumundan geri bassın.. Kendi kendisini yönetme girişiminden caysın.. Boyun eğsin: Elde edinmek istenen buydu. Bundan sonra farklı olacak denmemkteydi..Yeni ve değişik strateji denmekteydi. ’90’lardan farklılığı ABD ile uyum halinde bir “çözüm” amaçlanıyor olması olsa bile, tutuklamalar ve yanında vurup kırmalarla ’90’ların tutumuna dönülmüştü.
Sadece tutuklamalara değil, savaşa da hız verilmişti. Sınırın bu ve öte yanında havadan ve karadan operasyon üzerine operasyon düzenlenmekteydi. Tutuklamaların yanında “50 öldürdük”, “100 etkisiz hale getirdik” diye sevinilmekteydi! Oysa ölenler insandı. Gencecik insanlar. Türk ve Kürt gençleri ölmekte, öldürülmek için gerekçe bulunamayanlar tutuklanmaktaydı. “Destekçi” diye. Ve kesin sonuç alınamayacağı bilinerek, tümü pazarlıkta üstünlük için yapılmaktaydı.
Evrensel'i Takip Et