Hükümetin itibarını zedeleyen onurlu insanlar
Bir anayasa hukukçusu, bir profesör, bir aydın daha tutuklandı… Siyasi iktidarı desteklemeyen, siyasi iktidarın “terör cephesi” diye itham ettiği toplumun yarısının, yarın ne olacağı kaygısı daha da arttı…
Bir gazeteci, yazar, yayıncı, bilim insanı, insan hakları savunucusu daha tutuklandı… Toplumun yarısından fazlası, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasından sonra ikinci şoku yaşadı… “Yetmez ama” diye cümlelerine başlayanların sesi “artık yeter” feryatlarıyla birleşti…
Siyasi iktidarı, objektif gazetecilik ölçütlerine göre değil de adeta bir parti üyesi ya da halkla ilişkiler uzmanıymış gibi destekleyenler bile Ragıp Zarakolu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanması karşısında hayretler içinde kaldı!
Ama temkinli davranmayı da elden bırakmadılar. Endişelerindeki ölçüt; bu operasyonla, siyasi iktidarın “demokrasi karşıtları” ile mücadelesinin zaafa uğratılmasıydı.
Sanki diğer gazetecilere, yazarlara, aydınlara, bilim insanlarına yönelik baskılar doğal, olması gereken, evrensel hukuk ilkeleri içindeymiş gibi…
“Terörist” iddiasıyla cezaevine konulan gazeteci, yazar ve aydınlarla ya da “hükümeti eleştirileriyle yıpratarak ortadan kaldırmayı hedefleyen ve bu suretle terör örgütlerinin amacına hizmet edenlerle” mücadelenin “meşruiyetini” yitirmesinden dolayı pek kaygılandılar!
Esasında şunu demek istiyorlar: Yurt içinde ve uluslararası alanda fikirleri ve eylemleriyle tanınmış olan aydınlara yönelik saldırılar, iktidarlar tarafından toplumda yaratılan genel algıların kırılmasına hizmet ediyor. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması, “basın ve ifade özgürlüğü” kampanyasının kamuoyuna mal olması açısından nasıl bir kırılma noktası olduysa; bütün bir ömrünü bilime ve insan hakları mücadelesine adayan ve bedeller ödeyen Ragıp Zarakolu’nun cezaevine konulması da toplumda yeni bir kırılma noktası olacak gibi görünüyor. Son tutuklamaların, daha şimdiden, islamcılar ile liberaller arasındaki ittifakta çatlama yarattığı yorumları yapılıyor...
***
Demokratikleşme mücadelesinde daha kaç Ragıp’a, kaç Büşra’ya ihtiyacımız var?
Cezaevlerinin boşalması için kaç Ahmet’i, kaç Nedim’i feda etmeliyiz?
Zavarlar, Bedriler, Vedatlar, Mustafalar, Denizler, Tuncaylar, Hikmetler, Turhanlar, Müyesserler, Füsunlar, Rohatlar, Dilşahlar, Sonerler, Yurdakullar, Bahalar, Tayyipler, Aliler, Barışlar yetmedi mi ayağa kalkmak için?
Onurlu aydınları, yazarları, gazetecileri, insan hakları savunucularını yok etmeye güç yetmez… Onları itibarsızlaştırma çabası, kötü niyet sahiplerini tüketir sadece… Onlara ve ailelerine çektirdiğiniz acıyla tatmin oluyorsanız, hırslarınız ve intikam duygularınız doyuyarsa, başarıyorsunuz!
Ama kendi itibarınızı sarsıyor, meşruiyetinizi yitiriyorsunuz.
***
“Artık yeter” demeye hazır olanlara çağrı:
Cezaevlerindeki meslektaşlarımıza birer kartpostal göndererek, onlarla dayanışmanızı göstermekle başlayabilirsiniz.
Sonra, Gazetecilik İçin Ayağa Kalk (yani başkaldır, yani isyan et) günü dolayısıyla, Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun, bugün saat 14.00’te İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde yapacağı basın açıklamasına katılabilir, basın ve ifade özgürlüğü mücadelesine destek olabilirsiniz.
Evrensel'i Takip Et