Kara propaganda dediğin böyle olur!
Fotoğraf: Envato
Bugün dünyanın çeşitli ülkelerinde binlerce, hatta on binlerce gazete yayımlanıyor. Bir o kadar da TV kanalı var. Bunların bir bölümü herkesçe bilinen, yazdıkları ciddiye alınan, “Burada böyle yazılmışsa, bir şeyler olmalı” denenler. Bu gazetelerin ya da radyo ve TV kanallarının çok büyük çoğunluğunun ise ne yazdığını kimse umursamıyor.
Ama “öyle dönemler” oluyor ki, birden hiç adı duyulmadık gazetelerin yazdığı, “haberler”, “değerlendirmeler”, “dünyanın en tartışılmaz gerçeği” olurken, o adı bilinmedik, haberin kaynağı bile belirsiz gazete de bir anda o ülkenin, bölgenin “en saygın gazetesi” oluveriyor.
Burada, “öyle dönemler” diye genellediğimiz “dönemden” kasıt, basın ve hükümetlerin bir amaca yönelik olarak kamuoyunu yönlendirme ihtiyacı duyduğu dönemlerdir. Ki, şu günlerde Türkiye’de bunu, bazen Kürt sorununda alınacak yeni bir tutumda, bazen Kıbrıs, bazen de hükümetin komşulara yönelik olarak yeni bir tutum almaya yöneldiğinde sıkça yaşıyoruz.
Son günlerde bunun en çarpıcı örneğine Türkiye’nin İran ve Suriye’ye karşı ABD mevzisine girmesinden sonra tanık oluyoruz. Ve basında, adı hiç duyulmamış “tanınmış” ve “saygın” gazetelere dayanarak yapılan aktarmalar, kaynağı belirsiz haberler gün geçmiyor ki boy göstermesin. Bu haberler ise Türkiye’de basında adı çok bilinen gazeteler tarafından aktarıldığında, Türkiye kamuoyunu maniple etmek için bir kara propaganda malzemesine dönüşüyor. Yok Kuveyt’in şu “saygın gazetesinin haberine göre” diye başlayan haber, aslında bu cümleden sonra Türkiye’nin “büyük basını”nın haberi haline geliyor.
Şimdi Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesini haklı gösterme ve İran’la muhtemel bir çatışmaya kamuoyunu hazırlamak üzere basında çok okunan gazeteler, en haysiyetsiz gazetelere “saygın”, en kıytırık kişilere “alanında çok tanınmış” ve “önemli” demeye başlıyor.
Son günlerde basınımızda bunu sıkça görüyoruz. Dün Vatan gazetesi, bu kara propagandanın bir örneğine yer verdi. Gazetede yer alan habere göre Kuveyt’in bir “saygın gazetesi”, “ABD ve Avrupa istihbaratının elde ettiği bilgilere göre” (*)verilen habere göre Suriye ve İran’ın Türkiye’ye saldırmak için anlaştığını, bu amaçla bir plan hazırladıklarını duyurdu.
Bu haber-senaryoya göre Suriye ya da İran’a müdahale yapılması durumunda yanıtı şöyle olacakmış:
1- Türkiye’ye Irak, Suriye ve İran sınırından eş zamanlı saldırılacak. Kürt bölgelerinden içeri girilerek, özellikle askeri üsler ve Amerikan hedeflerine saldırılacak.
2- Kızıldeniz’de Hamas ve İran Devrim Muhafızları, ABD ve Avrupalı gemilerin geçişini engellemek için Süveyş Kanalı’na saldıracak. Yemenli Huthist ve Somalili Mücahitler de güneyden saldırı başlatacak.
3- Körfez bölgesinde İran Devrim Muhafızları, Körfez ve Batılı ülkelerin kullandığı donanma, ticaret ve petrol taşıma rotalarına saldıracak. Hizbullah ve İran yanlısı gruplar da Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Amerikan askeri üslerine saldırı düzenleyecek.
4- Rapora göre İran istihbaratı Afganistan’da NATO güçlerine karşı saldırılar düzenleyen gruplara para ve cephanelik yardımı için özel bütçe ayırdı.
5- Doğu Akdeniz’de Hizbullah’tan Lübnan’daki tüm devlet kurumlarında kontrolü ele geçirmesi istenecek.
6- Gazze’de Hamas’ın İsrail’e karşı füze saldırıları artırılacak.
Avrupa ve ABD istihbarat örgütleri böyle bir senaryo uydurmuş olabilir ama bunu haber haline getirip, üstelik de sanki bütün bunlar gerçekmiş gibi, Türkiye’ye İran ve Suriye’nin saldırı hazırlığı gibi vermek ancak bir kara propaganda olabilir.
“Canım bu haber değil mi?”, “İnanmayan inanmasın!” gibi basın özgürlüğü savunusu ise elbette savaş kışkırtıcılığının üstünü örtme amaçlıdır.
Üstelik Vatan, aynı günkü nüshasında, bu aktarma haberle de yetinmiyor; Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Richard Amirtage’in “İran Türkiye arasındaki rekabetin bittiğini ve Türkiye’nin kazandığı”na dair sözlerini öne çıkararak tabloyu tamamlıyor.
Basındaki alametlerden anlıyoruz ki, Türkiye yakında Suriye ve İran’a daha etkili biçimde müdahalelere hazırlanmaktadır. Tabii ki, batı emperyalizminin mevzisinden!
Bu tür, Türkiye’nin İran ve Suriye’ye yönelik müdahalelerini meşru, hatta kendini savunmasının gereği gibi gösteren haberleri yayımlayan gazeteler, şimdiden bu komşu ülkelere yönelik batı müdahalesinin suç ortaklığına soyunmuşlardır.
(*) Bu tür haberlerin basında son dönemde hayli arttığına tanık oluyoruz ki, bunun anlamı İran ve Suriye’ye karşı Türkiye’nin müdahale girişimleri artacak demektir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00