Postliberalizm ya da sermayenin faşizmi(2)
Fotoğraf: Envato
Ele almaya başladığım ve kestirimde bulunmaya çalışacağım konu itibariyle postliberalizm daha doğrusu sermayenin faşizmi ifadelendirmesiyle neyi ortaya koyma çabasına giriştiğimin çerçevesini çizmeyi gerekli görmekteyim.
Öncelikli olarak şunu ifade etmem gerekir ki, postliberalizm kavramını, konuya ilişkin dünya literatüründe son zamanlarda üzerinde durulmaya başlanan postneoliberalizm kavramlarıyla özdeş tutarak yola çıkmış değilim. Hatta bu kavramı ortaya atıp, postneoliberalizm çağına girildiği vurgusunda bulunanlarla tamamen ayrı konumda bulunduğumu da belirtmem gerekiyor.
Literatürde postneoliberalizm kavramını kullanarak analize girişenler yani kapitalist dünya ekonomisinde özellikle de son birkaç yıldır iktisadi krizle birlikte görülen gelişmelerin yaşanmaya başlamasını postneoliberalizm çağı olarak değerlendirenler, öncelikli olarak ve üstüne basa basa aslında neoliberalizm sonrası bir döneme atıfta bulunmadıkları vurgusu üzerinde durmaktadırlar. Buna rağmen postneoliberalizmi, bir siyasi ve iktisadi rejim olan neoliberalizmin niteliğinden farklı bir rejim olarak sunma hamleleri yani farklı bir siyasi ve iktisadi rejimden söz ediyorlarmış gibi bir tavır sergiliyor olmaları da somut bir vakıa olarak ortada durmaktadır. Bu çerçevede, sonuç itibariyle, neoliberal çağın sona erdiğine dikkat çekmekte, bundan böyle neoliberal siyasi ve iktisadi politikaların yetersizlikleri ve dolayısıyla da, başarısızlıklarından hareket ederek alternatif iktisadi politika uygulamalarına girişilmesi üzerinde durmaktadırlar.
Bu nedenle, aslında söylemek istemelerine rağmen açıkça telaffuz edemedikleri husus, neoliberal iktisadi politikaların ıslahı üzerinde durulması gereğinin vurgulanmasından başkaca bir şey olmadığı çizmiş oldukları çerçevede kendisini belirginleştirmektedir. Bu çizgilerini ise sergilemiyormuş gibi bir tavır içine girseler de, bu tavırlarını, zannettiklerinin aksine, yazdıkları metinlerde oldukça açık bir biçimde satır aralarında dillendirmektedirler.
Öyle ki, neoliberalizmin bir anda yok olamayacağı, dolayısıyla da, neoliberal düşüncenin aksine (Ki neoliberal rejimde de devlet fiilen siyasi ve iktisadi süreçleri yönlendirmekte ve şekillendirmektedir) devletin fiili olarak işin içine sokulup, alternatif iktisadi politika uygulamalarına başvurularak yumuşak bir geçişin sağlanıp, son 40 yıla damgasını vuran neoliberal iktisat politikasının sertliğinin hafifletilerek giderilmesinden dem vurmaktadırlar.
Böylelikle, bu ifadelerinden hareketle, hem neoliberalizm ve hem de farklıymış gibi ortaya konan postneoliberalizmin, devletin varlığından ve fiili müdahalesinden bağımsız bir işlev gören siyasi ve iktisadi rejimler olmadığının açık bir biçimde görülmesi gerekmektedir. Bir başka deyişle, ifade ettiklerinin aksine, her ikisinde de devlet aygıtı, fiili olarak siyasi ve iktisadi gelişme süreçlerini doğrudan etkileyerek yönlendirmede bulunmaktadır.
Bunun ötesinde, neoliberalizm ve postneoliberalizmin aslında birbirlerinden farklıymış gibi algılanması için postneoliberalizm kavramının ortaya konmasının, ABD’nin dünya kapitalist sistemi üzerindeki hegemonyasının kimi bölgelerde tamamen ve kimilerinde de nispi olarak yok olması ve gerilemesinden kaynaklandığı hususu kullanılarak gerçekleştirildiğine de dikkat edilmesi gerekmektedir.
Görülen odur ki, neoliberalizmin çelişkilerinin veri olarak alınmasıyla, söz konusu politikanın evcilleştirilmesi temel amaç olarak ortaya konmaktadır. Bu da insanda, bir bakıma, kapitalizmin sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından, klasik liberalimin Keynes tarafından toplumsal yapılardaki sınıflar arası çelişkilerinin törpülenerek bir orta yol bulunması biçiminde uzlaşma sağlayıcı bir niyetin güdülmesi gibi bir niyetin şekillendirilmek istendiği izlenimini yaratmaktadır. Böylece, postneoliberalizm; neoliberal iktisadi politikaların yetersizlikleri ve başarısızlıkları sonucunda inkıtaya uğraması, iflas etmesi ve çelişkileri üzerinden hareket etmekle birlikte neoliberal iktisat politikasının temel mantığından sapmamanın yanı sıra münhasıran devletin fiili olarak siyasi ve iktisadi gelişme süreçlerinde tam anlamıyla müdahaleci bir biçimde yer almasını ileri sürmektedir.
Sözün özü, postneoliberalizm olarak adlandırılmaya çalışılan bu çizgi, malum bir burjuva iktisadı şablonu olup, sol liberalizmden başkaca bir şey olmayıp, ülkemizde de mebzul miktarda taraftarı bulunmaktadır.
Selam ola.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59