13 Kasım 2011 08:06

‘Tarih tekerrürden ibarettir’ mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cengiz Bektaş

Tüm yazıları

Bu sözden oldum olası kuşku duydum.
Daha doğrusu hiç inanmadım…
Geçmişten ders almak ya da almamak…
Bütün sorun bu…

Öyle ya başınızdan bir olay geçiyor.
Siz ondan ders almayı bilirseniz, başınıza benzer olayın bir daha gelmemesi için önleminizi alırsınız. Almıyorsanız bir eksikliğiniz var demek değil midir?
Ginelenen olay yalnızca, olan biteni değerlendiremediğinizi göstermez mi?

Sevdiğim bir öykü var:

Sultan ikinci Abdülhamit Yıldız sarayının penceresinden dışarı bakıyormuş. Arkasında “el pençe divan” duran bir veziri yanına çağırmış dışarısını göstermiş.
Bir sucu eşeğini dereden atlatmağa çalışıyormuş.
Döğüyormuş eşeği, ama hayvan bir türlü karşıya geçmiyormuş. Sonunda adamın elinden kurtulmuş eşek. Daha uygun bir başka yerden atlayıp geçmiş dereyi…

Sultan demiş ki:
“Şu eşek okuma yazma bilse vezir yapardım.
Bir yaptığı yanlışı bir daha yapmıyor.
Geçen gün sucunun geçmeğe zorladığı yerde tökezledi. Düşe yazdı… Bir daha oradan geçmek istemiyor.

Gerçekten çevremizde geçmişten “ders” almayı bilmeyenler öylesine çok ki… Çoğaldılar diyemedim… Belki de hep çoktular…
Yoksa ginelenir miydi yanlışlar?
Anadolu bir kazan… Kültürler, diller, dinler (vb.) kazanı… Onun geçmişinden doğru dürüst bir ders almayı bilenler kimi yanlışları ginelememeyi bilmişler. Ama bir de ne yapsanız yanlışı göremeyenler yok mu her yerde?
Daha dün değil miydi Yugoslavya’nın parçalanışı… Kendini uygar olarak tanıtmayı becermiş Batılılar orada dinsel, ulusal ayrımcılığı kaşıyıp, kışkırtıp becermediler mi bu işi…
Ders alındı mı?
Alınmış olsa durup dururken cami-kilise tartışmasına girişilir mi?
Hıristiyanlığın en önemli konsülünün orada toplandığına inanılan İznik’teki Ayasofya yapısının, her geçen gün us almaz sayıda gezginin uğrak yeri olduğunu görmüyor muyuz?
Cumhuriyetin hoşgörüsü ile övünüyoruz bu yapıda…
Şimdi Ayasofya ikinci kez cami olarak kullanıma açıldı.
Yeniden bir şeyler mi söylemek istiyoruz Hıristiyanlara?
Cumhuriyetimiz en güzel çözümü bulmuştu. En az 20-25 türlü dinsel inanış olan Türkiye’miz için.
Neyi gineliyoruz şimdi?