Hekimlerin çağrısı!
Fotoğraf: Envato
Türkiye Büyük Hekim Meclisinin (TBHM) sonuç bildirgesinde tüm toplumu kapsayacak bir “Birleşik Mücadele Programı”nın oluşturulması kararı yer aldı. Bildirgede “süresiz grev” de dahil olmak üzere çeşitli eylem biçimleri uygulanacağı belirtildi.
Hekimler, sağlık alanında “görülmemiş” uygulamalara imkan sağlayan 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) hiçbir biçimde kabul edilemez olduğunu öne sürerek, hekimlik mesleğinin kamu ve birey yararına uygulanıp geliştirilmesinden hiçbir koşulda vazgeçilmeyeceğini ilan ettiler.
Hekimler, aldıkları karaları her türden sağlık çalışanları örgütlerini, hasta hakları örgütlerini, sendikaları ve siyasi partileri de sürece katmak için gerekli girişimleri yapacaklarını da duyurdular.
Hekimlere daha ne desinler ki?
Bugüne kadar da gerek hekimler, gerek TTB, TBHM gibi örgütleri, gerekse SES başta olmak üzere bazı sağlık çalışanları örgütleri, hükümetin “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın amaçlarını sergilediler, çeşitli eylemlerle bu uygulamaları engellemeye çalıştılar. Ne var ki, uzman hekimlerin, öğretim üyelerini hastanelerden ayrılmasını bile göze alan hükümet, sağlık alanındaki rantı büyütmek için her yola başvurdu. Ve hükümet, baskılarını siyaseti de kullanarak sürdürdü, sürdürüyor.
Şunları bu köşeden çok söyledik ama yineleyelim: Sağlık ve eğitim alanı devletin verdiği kamu hizmetlerinin en önemlisidir. Sağlık alanı ise bu hizmetlerin sonuçlarının en etkili olduğu alandır. Dolayısıyla bu alandaki her önemli değişiklik, sayısı yüz binlere varan sağlık hizmeti veren personeli, ondan da çok sağlık hizmeti alan 74 milyon nüfusu dolaysız biçimde ilgilendirmektedir.
Bu alanın böyle önemli olduğunu hükümet bilmektedir; sağlık çalışanları da bilmektedir. Ve bugüne kadar sağlıkta ne olduğu ve ne olacağı; sağlık hizmetinin nasıl verileceği, hükümetle sağlık çalışanları arasında bir mücadele olarak gelişmiştir. Eğer bugün, hekimlerin “süresiz grev” de dahil, her eyleme başvuracakların ilan ettikleri mücadele çağrısı, yine hükümetle sağlık çalışanları örgütleri arasında bir mücadele olarak kalırsa, istenen sonuçların alınmasının olanaksız olacağı ortadadır. Tersine mücadele, sağlık hizmetinin, “74 milyona parasız, kaliteli ve herkesin ulaşabileceği bir hizmet” olarak verilmesi talebiyle, sağlık hizmetini “paran kadar sağlık”a indirgeyen neoliberal sağlık politikalarına karşı bir mücadeleye dönüştürülemezse, hükümet ve sermaye güçleri 663 Sayılı KHK ile varmak istediği amaçlara varabilir.
Ancak şunu biliyoruz ki, sağlık hizmeti beşikten mezara her vatandaşı ilgilendirse de; söz konusu olan bir talep ve onun etrafındaki mücadele olduğunda, burada “herkes”, öncelikle örgütlü kesimlerdir ve geri kalan kitleler, bu örgütlü kesimlerin mücadele içinde mücadelenin orasından burasından katılarak gücü büyütürler. Bu yüzden hekimlerin ve hemen yanı başlarındaki sağlık çalışanları sendikalarının (en başta SES’in) “Bir birleşik mücadele programı” etrafında mücadele girişimi yapacak olmaları elbette son derece önemlidir. Ama bundan da önemlisi; sağlık iş kolunda olmayan sendikalar ve emek örgütlerinin de en az hekimler ve sağlık sendikaları kadar bu “birleşik mücadele”nin unsuru olarak ortak bir mevziye girmeleridir.
İşçi sendikaları konfederasyonları ve kamu emekçileri sendikaları konfederasyonları (bu konfederasyonlara bağlı sendikalar), halk sağlığı konusunda az çok kaygı duyan siyasi partiler, her türden emekçi örgütleri de bu en önemli talepte, “Herkese parasız, kaliteli, ulaşılabilir bir sağlık hizmeti” talebinde ısrar edebilirse sağlık alanındaki neoliberal saldırı geri püskürtülebilir. Ki bu, sendikaların, emek mücadelesinin yeniden ayağa kalkması, diğer alanlarda yeni mevziler kazınılmasının belirleyici bir adımı olabilir.
Bu yılın başından itibaren 9.5 milyon Yeşil Kartlının sağlık sisteminin dışına düşeceği ve aylık brüt 279 TL’den fazla geliri olan sigorta sistemi dışındaki herkesin sağlık sigortası primi ödemek zorunda kalacağı dikkate alındığında; “Herkese parasız, kaliteli ve ulaşılabilir bir sağlık hizmeti” talebinin yakıcılığı daha iyi anlaşılırdır. Bu aynı zamanda hükümetin öyle kolayca, demagojik açıklamalarla, cilalı uygulamalarla üstesinden gelebileceği bir sorun değildir.
Kısacası hekimlerin çağrısı sendikalar ve emek örgütleri için yeni bir yük değil, sendikal hareketin ayakları üstüne kalkması için de bir fırsattır.
Tabii değerlendirilebilirse!
- Metal TİS'i ve bir kez daha sendika bürokrasisine karşı mücadele sorunu 08 Şubat 2020 00:08
- Şimdi gözler 5 Şubat’ta başlayacak metal grevinde! 31 Ocak 2020 00:12
- Grev komiteleri etrafında örgütlenme günleri 25 Ocak 2020 00:30
- Örgütsüzlük bir işçi sağlığı sorunudur! 22 Ocak 2020 00:21
- Şimdi zaman, gerçek bir grev için birleşme zamanıdır 18 Ocak 2020 00:00
- Din ve milliyetçilik istismarcılığı artık eskisi kadar etkili değil 15 Ocak 2020 00:40
- İşçiler siyasetle uğraşmadan kazanılmış haklarını bile savunamaz! 07 Ocak 2020 23:31
- İşçiler, iki 2020’den birini tercih edebilir! 03 Ocak 2020 00:29
- 2021 asgari ücretinde de aynı oyun sahnelenmesin diyorsak... 28 Aralık 2019 00:45
- "Asgari ücret"te bu yıl da aynı oyun sahnede! 21 Aralık 2019 00:36
- Ya işçiler devreye girerek kazanacak ya da hiçbir şey! 14 Aralık 2019 00:42
- MESS’in TİS’i YHK’ye götürmesi önlenmek isteniyorsa... 11 Aralık 2019 00:45