19 Kasım 2011 15:09

Eksik olan sen değilsin hayat

Eksik olan sen değilsin hayat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şunu açığa kavuşturarak başlayalım, ne filmlerin, dizilerin, herhangi bir anlatının mesaj vermesine itiraz edecek halim var, ne öğretici ya da didaktik olmanın olumsuz bir anlamı olduğunu savunmanın yeri burası. Ama olmayan bir şeyler var, gördüğümü söylemem gerek.
‘Hayat Devam Ediyor’, Mahsun Kırmızıgül’ün kendine özgü yöntemiyle gündeme geldiğinden beri hayatımızda. Nihayet yayınlanınca, ne denmek istediğini daha iyi anladık. Kendine özgü yöntemi derken şunu söylemeye çalışıyorum, bizim alışık olduğumuz dizi tanıtımları, hangi oyuncunun neye benzediği, ne kadar güldürüp ne kadar ağlattığı, hangi tecavüz sahnesine nasıl yer verdiği gibi magazin haberleriyle yapılır. Kırmızıgül yöntemi, daha başlamadan bizi “Çocuk gelinler meselesini işleyen dizi” olduğuna ikna etmek üstüne kurulu. Bir dizinin başlamadan Amerikan gazetelerine haber olmayı becermesi, işte bu tanıtım taktiğinin başarıyla uygulanmasının sonucu.
Televizyonların üç yüz ellinci, töreli ağalı dizisini “Sosyal bir soruna parmak basıyor” niyetine seyirciye yutturmak, herkesin harcı değil çünkü.
Daha bölümün başında kavgalar, atışmalar, itişmeler geldi, önce aksiyonuyla, sonra öğreten adamların büyük büyük laflarıyla seyirciyi ekrana bağladı, ‘Hayat Devam Ediyor’. “Eksik olan sen değilsin Hayat... Eksik olan elime bu silahı veren düzen!” Hiçbir dakikasından mesaj eksik değil ya, varsın ikna edici olmasın, o çocuk öyle demezdi diye kim düşünecek?
Mahsun Kırmızıgül’ün zaten her şeyi katma huyu olduğunu, yaptığı filmlerden de biliyoruz. Bir de, dizilerin ilk bölümünde seyirciyi bağlama operasyonu olarak ne bulurlarsa koyma uygulamasını buna ekleyince, ‘Hayat Devam Ediyor’un ilk bölümü coştukça coşmuştu. Töre cinayeti, yaşlı adamla evlendirme, kavuşamayan aşıklar, aile içi çekişmeler, zengin ve vurdumduymaz aile, polis operasyonu, aşkı arayan batılı sarışın kadın, kim bilir neleri eksik bıraktım, tam bir liste yapmak mümkün değil...
O tablo gibi görüntüler bize ne demiş oluyor, orası da enteresan. Renkler falan, çok estetik görünmesi bir yana, gerçek olmadığı çok belli, fazla yapay. Bütün olup bitenlerin abartılı güzel manzaraların önünde yaşanması, doğanın görkemiyle insanın zavallılığı arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor olmalı bir yandan. Bir de oryantalistlik yapmadığını vurgulamanın bir şekli olabilir, hani töre falan gösterirken “Bunlar da böyle” diye üstten bir bakışla değil, içeriden, orayı severek, benimseyerek, güzelleyerek anlattığına dikkat çeker gibisinden...
Diyelim niyetler şu ya da bu, anlatım şu kadar ağlak ya da sahici, hepsinden öte, hepsine rağmen, anlamlı bir şey söylemeye çalışıyorsa bu dizi, mesela “Çocuk yaşta kızları dedesi yaşında adamlarla evlendirmeyin” ya da “Biriyle gezdi diye kızınızı öldürmeyin” diyorsa, alkışlamakta fayda yok mudur? Ondan da biraz kuşkuluyum. Bunlar pek kimsenin itiraz ettiğini bugüne kadar duymadığımız cümleler olduğu için, söylemek de marifet değil, böyle bir tartışma da yok zaten. Soru aslında şu; bu dizi, bu mesajı kime veriyor? Evlendirilecek kızlara değil herhalde, onları evlenmeye ya da ölmeye gönderenlere de olmamalı. Çünkü onların herhangi bir şekilde ikna olmayacak kadar kötü insanlar olduğunu biz yine bu diziden biliyoruz. Bir çok kötüler var, bir de çok güçsüz olduğu için onlara itiraz edemeyecekler. Arada kimse yok, mesela “Nasıl insan içine çıkarız” diye düşünüp boyun eğenler, ya da doğuştan kötü olmasa da en doğrusunun bu olduğuna ikna olanlar falan.
Mesajın asıl muhatabı, televizyonu başında “Böyle şeyler gerçekten bizim ülkemizde oluyor, ne acı” diye ağlayan seyirciyse, o mesaj gerçekten mesaj mıdır? Bana öyle gelmiyor ya, olur da Hayat Devam Ediyor hakiki bir tartışma açarsa, başımın üstünde yeri var diyeceğim.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa