23 Kasım 2011 08:54

Ben olsam

Ben olsam

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ekonomik kriz içerisinde çabalayan kapitalist ve emperyalist bir ülkenin vicdansız bir başbakanı olsam iktidarımı uzatmak için ne isterim?
Öncelikle yer altı zenginlikleri ile göz kamaştıran Libya, İran, Ortadoğu gibi ülkeleri hedefe koyarım. İlk yapacağım iş her ne kadar daha önce kanka olmuş olsam da, hızlı bir U-dönüşle bu ülkelerin iktidarlarını, liderlerini kötülemeye başlarım. Esad gibi Şii ise Sünnilikten, Saddam gibi Sünni ise gaddarlıktan, Kaddafi gibi gösterişçi ise imamlıktan, İran gibi softa ise özgürlükten girer petrolden çıkarım. Kamuoyu dediğin kitle gazete, kitap okumuyor, sabah akşam dizi, eğlence programı izliyorsa zaten işim kolay. Ben ne dersem, gazetelere onu yazdırır, televizyonlarda onu söyletirim. “Yazmam, söylemem” diyenler için çeşitli tezgahlar hazırlar, onların ümüklerini sıkarım.
Sonra benim gibi sıkıntı içerisinde olan emperyalist ve vicdansız diğer ortaklarla bağlantı kurarım. Hepsi aslında varlık nedenleri olan sermayeye yaslandıklarından benim yanımda talan paylaşımında yer alma fırsatını kaçırmayacaklarından, ekibim büyür. Gerekiyorsa uluslararası kuruluşlardan icazet alır, gelecekte başıma gelebilecek kötü şeyleri engellerim.
Hazır olduğum zaman da  saldırırım. Hedefim, yer üstü zenginlikleri, varsa direnen silahlar ve ordudur. Çünkü amacım aslında lideri devirmek değil, onu devirirken ülkeyi alt üst etmektir. Bu sırada o ülkede işbirlikçiler de bulmuşsam durum kaymaklı kadayıf demektir. Bu işbirlikçi kesim, özgürlük için savaştıklarını sandıklarından canla başla savaşırlar. Diktatörünü devirmek için emperyalizmle işbirliği yaptığını düşünecek bilgi ve yorum düzeyinde olmadıklarından ya da bilinçli olarak bu işten ileride nemalanmayı düşündüklerinden başta benim en güvenilir müttefikimdirler. Ülke yıkılıp, tarumar olduktan sonra benim en önemli destekçilerim olacaklardır.
Tankımla, topumla, özellikle kamu binalarını, askeri mühimmatı yok etmek koruyucusu ve uşağı olduğum sermayenin gelecek 10, 15 yılını kurtarmam anlamına gelecektir ki, onlar bu hizmeti karşılıksız bırakmazlar diye düşünürüm.
Bu arada için için, “Bu sermayeye ne kadar güvenilir? Onlar alacaklarını aldıktan sonra beni tuvalet kağıdı gibi kubura atabilirler. Ben de biraz dünyalık biriktireyim, çoluk, çocuğumun rızkı bir kaç milyar doları bir kenara koyayım.” diye düşünür ama bu alçak düşüncemi dünyevi hırslarımdan çok, torunlarımın geleceği için düşünüyor olmamın yalancı kabulüyle, olmayan vicdanımı bir nebze olsun rahatlatmaya çalışırım.
Yukarıyla hesaplaşma işinde durumun sakat olduğunu bildiğimden, her ihtimale karşı, Hıristiyan’sam, “günah çıkarma”, en azından kağıt üzerinde; Müslüman’sam “tövbe” kapısını günde  yüz kere çalar, dualarımı herkesin duyacağı şekilde, yüksek sesle yaparım.
İçeriden yükselen seslerin yönünü değiştirmek için “Fasulyenin faydaları, zararları” türünden konular ürettirip, ortaya atar sonra bir meçhul zamana kadar keyfime bakarım.
Yani uşak gibi yaşar, uşak gibi ölürüm.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa