Bize her yer Dersim!
Fotoğraf: Envato
Daha iki gün önce Kandil’de çekilmiş fotoğraf buldular diye çarşaf çarşaf KCK operasyonunu övenler de özür diler mi acaba? Trend o ya bu aralar.
Malum, binlerce Kürt’ü, aydını, siyasetçiyi, gazeteciyi, hocayı, yoldan geçeni, sudan içeni içeri doldururken, bu hafta bir de avukatları toparlamayı uygun görmüşlerdi. Adlarını da “İmralı’nın kuryeleri” takmışlardı. Medya cephesi, Avukat İrfan Dündar’ın bir fotoğrafını bulup manşetlerden operasyona arka çıkmıştı. Dündar’ın avukatı, fotoğrafın köyde çekildiğini, karedeki silahın bildiğin ruhsatlı bir silah olduğunu falan söylemeye çalıştı ya, duyan olmadı. Belki kızmışlardır, “Sana sorduk mu?” demişlerdir. Hasılı, iki gün sonra, “Kandil’de eğitim yapan PKK’li avukat” olarak meşhur edilen İrfan Dündar, bırakıldı. Neredeyse bütün avukatlar tutuklanıp cezaevine gönderilirken, serbest bırakılan birkaç kişiden biri oydu.
Kaç gündür zihnimde dönüp duruyor, Seyit Rıza’nın sözleri. “Ben sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu” diyordu ya, sistemli, organize, sesi çok gür bir yalan mekanizmasıyla baş etmek hiç mümkün olabilir mi, diye bir soru, bugün hâlâ karşımızda duruyor.
Bu haberler işgüzar, kraldan çok kralcı gazetelerin de işi değil, hani bunu zaten biliyoruz ya, bu kez bayağı belgesiyle ortada. Polisin gazetelere servis ettiği haberleri, bir gün önce ANF çat diye duyurdu işte, ertesi gün de cemaatçisi, laikçisi, şuncusu buncusu bir olup hakikaten de o haberleri bir güzel geçtiler, paşa paşa.
Akıl sağlığımız yerinde olsa, “Neler oluyor bu memlekette” diye celalleneceğiz. Ama bize göre değil öyle şeyler.
Sadece bu bir tek yalan, aylardır binlerce kişiyi tutukladıkları operasyonlarının delillere falan dayanmadığını, gerçekten bir örgütü çökertmeye falan çalışmadığını, medyanın da devletin yalandan sorumlu bir uzantısından başka bir şey olmadığını ispata yetmez mi?
Bugünün hesabı verilmezken, dün için bir kuru özür dilenince çok mu güzel olur? Şükredecek halimiz yok da, dün bunun konusu bile açılmazken birileri bir şeyleri konuşur oldu, ona da itiraz edilmez a. “Dersim’in kızları medeniyet öğrendi”ci, “Dersim’i abartmamak lazım”cı rezillere cevap vererek tarihle hesaplaşmanın bir adımı atılıyorsa, varsın öyle olsun. Başından beri söyleniyor, kuru özür değil, bize hakiki bir hesaplaşma gerek, doğru. Dersim’le, Kürdistan’ın bütün acılarıyla, bu memleketin bütün tarihiyle hakiki bir hesaplaşma gerek, doğru.
Karşıda duran kafa, içinden “Bize her yer Dersim” diyorsa, “Bir özür diler, bin saldırırız” taktikleri geliştiriyorsa, o özrün bir hükmü kalır mı peki, bir de buradan yakınız.
Özrü en çok seven, “Yetmez ama evet” naraları atan, “En önemli bir adım” yazıları döşenenlerin gazetesinde, Pınar Öğünç sözü gösterimi çeşitli yollarla engellenen Dersim 38 belgeselinin yönetmeni Çayan Demirel’e verdiydi, o söylesin. “Ana dil tartışmaları, KCK tutuklamaları sürerken, insanlar Zerdüşt diye aşağılanırken, böyle bir özür, ihtiyacımız olan yüzleşmeyi sağlamaz. Devlet Türkleştirme programı üzerine kuruludur ve program hâlâ yürürlüktedir. Reddetmeden özür olmaz.”
Onlara her yer Dersim’se, bu işin iki tarafı var. Seyit Rıza’nın sözlerinin devamını akıldan çıkarmasınlar; “Ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.”
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59