Yalanın perdesini yırtmak!
Fotoğraf: Envato
Nagehan Alçı, CNN Türk’teki programında elinde kaleşnikofla atış yapan birinin fotoğrafını sallayarak KCK operasyonu kapsamında gözaltına alınan avukatların hepsinin Kandil’de silahlı eğitim yaptığını söylüyor. Altan Öymen, polis tarafından servis edilen böylesi fotoğraflar konusunda bir gazetecinin kesin konuşmaması gerektiğini söylemeye yeltense de Alçı sözünü kesiyor; kaynaklarının kendisine verdiği bilgilerin kesinliğinden emin daha büyük ve kapsamlı operasyonların yapılacağı müjdesini de veriyor! Alçı’nın fotoğrafını elinde salladığı ‘kaleşnikoflu avukat’ Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İrfan Dündar’dı. “Kandil’de askeri eğitim gören” Dündar, nasılsa gözaltında serbest bırakıldı ve söz konusu fotoğrafın bir piknikte çekildiği ortaya çıktı. Ancak bu gerçeklerin sonradan ortaya çıkması, AKP’nin borazanına dönüşen burjuva medyanın ve alçaklığın bile bir seviye olduğu böylesi bir ortamda Alçı gibi ‘çukur’ gazetecilerin bu operasyonları halkın büyük bir bölümünün gözünde meşrulaştırmalarını da engelleyemedi. Sadece bu “habercilik” olayına bakarak bile yalanın medya eliyle nasıl Kürt halkı ve demokrasi güçlerine karşı saldırının aracı haline getirildiğini görmek mümkündür.
Medyanın bugün bu denli AKP gericiliğini propaganda aracına dönüşmesine bakınca Başbakan Erdoğan’ın geçenlerde medya temsilcileri ile yaptığı toplantıya neden sadece genel yayın yönetmenlerini değil, aynı zamanda patronları da çağırdığı daha bir anlaşılır oluyor. Medya, hiçbir etik değeri gözetmeden siyasal bakımdan günün ihtiyacı neyse Başbakan Erdoğan’ı ve AKP’sini o ihtiyaca cevap verebilecek bir kılıkta bir ‘süper kahraman’ olarak karşımıza çıkartıyor. Erdoğan; duruma göre “askeri vesayete karşı demokrasinin bayraktarı”, “bütün Bölge’nin kaderini değiştirebilecek bir lider”, “İsrail’e karşı Müslümanların hamisi”, “çöken ekonomiler karşısında istikrarın sembolü”, “Bölücülüğe karşı birlik beraberliğimizin teminatı”, “resmi tarihle hesaplaşacak kadar cesur bir politikacı” olabiliyor. Çizgi film kahramanı ‘Ben Ten’ gibi o gün memleket için hangi kılığa girmesi gerekiyorsa birden ona dönüşüyor!
Medya, muktedirin iktidarına güç taşımak için dört bir koldan yalanlar üretiyor; bu yalanları sese, söze dönüştürüp satıyor:
Öcalan’ın yıllardır haberleştirdikleri görüşme notları birden örgüte gönderilmiş talimatlar oluyor (Doğan Grubunun görece “bağımsız” Milliyet’i bile Öcalan’ın daha önce “Aradan Çekiliyorum” başlığıyla haberleştirdikleri ve “KCK’ye de devlete de söylüyorum” gibi iki tarafa seslenen ifadelerin yer aldığı notlarının örgüte gönderilmiş bir mektup olduğunu yazabiliyor).
Dersim katliamının Kürt sorununun bir halkası olduğu görmezden gelinerek ‘özür’ dileyen Erdoğan göklere çıkartılıyor. Aynı Erdoğan’ın bugün Kürt hareketine karşı sürdürülen askeri ve siyasi operasyonları “bunları söylemek milliyetçilikse milliyetçiyim” sözleriyle savunmasında hiçbir çelişki görülmüyor!
Suriye ve PKK’nin işbirliği yaptığını kanıtlamak için akıl sınırlarını zorlayan bağlantılar kuruluyor ( Suriye Kürtlerinden Fehman Hüseyin üzerinden kurulan bu bağlantı, bugün İran’ın “PJAK içinde Türkiye Kürtleri var, Türkiye Kürtleri destekliyor” demesi kadar akla yatkındır!). Öbür taraftan Türkiye’nin Suriye rejimi muhaliflerinin “Özgür Suriye Ordusu”nu eğitmesinde de hiçbir abeslik bulunmuyor.
Kürecik’e kurulması planlanan NATO Üssünün İran’a karşı olmadığı, İsrail’e destek anlamı taşımadığı söylendi, çizildi. Oysa İran’ın Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Hacızade, saldırıya uğramaları halinde İsrail ve ABD’den önce ilk olarak Türkiye’deki füze kalkanını hedef alacaklarını söylüyor.
Her gün söz konusu basın yayın organlarında böylesi yalanlar/çarpıtmalar üzerine kurulu onlarca haber ve yazı yer alıyor. Dolayısıyla bugün emek ve demokrasi için öncelikli görev, en yüksek perdeden yapılan gerici propagandaya karşı gerçeği görünür kılmak ve halk güçlerini bu gerçekleri üzerinden örgütlemektir. Aydın-akademisyenlerin BDP’nin siyaset akademilerinde ders vermesi, BDP’nin başlattığı kendimi ihbar ediyorum kampanyası, Halkların Demokratik Kongresi’nin saldırıya karşı yapmaya başladığı açıklama ve eylemler, savaşa ve NATO üssüne karşı Malatya ve İstanbul başta olmak üzere ülkenin dört bir tarafında yapılan eylemler, sağlık emekçileri başta olmak üzere işçi-emekçilerin yaptığı grev ve eylemler… Gericiliğin propaganda ve saldırısının doruk noktasının aynı zamanda gerileyişinin başlangıcı olduğuna dair emareler giderek artmaktadır.
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46