Herkes rahat, Türkiye köşeye sıkışmış!
Arap Birliği- batılı emperyalist ülkeler- Türkiye bloku, Suriye’ye yönelik yeni yaptırımları devreye sokarken, Suriye’den yana tutum alan Rusya, İran gibi ülkeler de kendi tutumlarını netleştiriyor.
Arap Birliği Suriye’ye yönelik olarak; Suriye Merkez Bankası ve Suriye Ticaret Bankası ile tüm işlemleri durdurup, gıda dışındaki tüm ihracatı ve Suriye’den ithalatı durdurma kararı almıştır. Dahası Suriye’ye hava yolu şirketlerinin uçuşlarını da durduran Arap Birliği ülkeleri, Esad ailesi, yakınları ve Suriyeli yüksek bürokratlara da birlik ülkelerine seyahat yasağı getirmiştir.
Arap Birliğinin böyle karar alması batılı emperyalistler için ateşi maşayla tutmak anlamı taşıdığı için, Avrupa Birliği ve ABD tarafından alkışlarla karşılanmıştır.
Türkiye ise bu yaptırımlara kendisi de yeni yaptırımlar ekleyecek görünmektedir. Arap Birliği toplantısından dönen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Arap Birliği ülkeleri bu kararları bizimle istişare içinde aldı” diyerek kararlardan Türkiye’ye de pay çıkarırken, “Suriye’nin komşusu olarak Türkiye’nin ek yaptırımları devreye sokabileceğini” de söylemiştir.
Avrupa Birliğinin ise Arap Birliğinin kararlarından sonraki durumu değerlendirmek için perşembe günü toplanacağı ve Türkiye gibi Arap Birliğinin kararlarını desteklerken, muhtemeledir ki “ek yaptırımları” da konuşacaktır.
Öte yandan Birleşmiş Milletler Bağımsız Suriye Komisyonunun raporu da açıklandı. Komisyonun hazırladığı raporda, “Komisyon, Suriye Arap Cumhuriyeti’nde incelemenin yapıldığı dönem içerisinde farklı yerlerde insanlığa karşı suç işlendiği konusunda derin kaygılar taşımaktadır” denildi. Ve bu rapor üstünden yaptırımların yeniden gündeme alınabileceği de belirtiliyor.
Evet, Suriye için bol yaptırım lafı ediliyor; Türkiye’nin Başbakanı ve öteki yetkilileri, Beşar Esad’a yeniden ama “daha kesin bir dille” “istifa” çağrıları yapıyorlar. Ama gelişmelere daha yakından bakıldığında, tersine gelişmelerin de çoğaldığı da gözlenmektedir. Örneğin Arap Birliğinde Suriye’ye yönelik yaptırımlar Cezayir, Irak, Yemen, Lübnan gibi birliğin önemli ülkelerinin aleyhte oylarıyla, ancak oy çokluğu ile alınabilmiştir. Dahası İran açıkça Suriye’nin arkasında olacağını yeniden yeniden ilan ederken, taraflığını batı ülkelerini (bu arada Türkiye’yi de) savaşla tehdit eder bir çizgiye kadar götürmüştür.
Son birkaç hafta içinde Rusya da tavrını netleştirmiş Suriye’ye desteğini S-300 Füze sitemlerinin de içinde olduğu ağır ve etkili silahlar vermekle de yetinmeyip “koruma amaçlı” savaş gemileri göndererek, “taraf” olma çıtasını hayli yükseğe taşımıştır. Bu yüzden de yaptırımların Suriye üstünde kısa vadede bir sonuç ortaya çıkarması, en azından bu yaptırımları koyanların onlardan beklediklerini bulmaları oldukça güçtür.
Suriye Hükümeti de giderek tutumunu sertleştirmektedir. Nitekim Arap Birliği kararı üzerine Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Arap Birliğinin dokuz maddelik kararının “ekonomik savaş ilanı” anlamına geldiğini ifade etmiş ancak bunların etkili olmayacağın da söylemiştir.
Evet, bölge ısınmaktadır. Savaşın hemen çıkması beklenmese de; “ekonomik savaş”, “diplomatik savaş” biçiminde ki haliyle pratikte, savaşın “savaş olarak” konuşulması da propaganda düzeyinde yoğunlaşmaktadır.
Türkiye açısından da işler her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Çünkü AKP Hükümeti batı ülkelerini bölge stratejisine öylesine bağlanmıştır ki, Fransa, İngiltere, ABD bile Suriye’ye karşı Türkiye’den daha rahat davranabilmekte; Esad’’la bile yeniden görüşebilmek için kapıları açık bırakmaktadırlar. Türkiye ise Suriye ile gemileri yakan bir tutum izlemekte ısrar ederek, batının, özellikle de ABD’nin Suriye politikasının militan savunuculuğuna soyunmuştur. İnsan hakları, Esad’ın halka silah çevirmesi vb. ise sadece batı iş birlikçiliğinin üstünü örtme amaçlı bahanelerdir.
Gerekçelerin doğruluğu tartılsa da tartılmasa da bugün açık olan, Türkiye’nin dış politikasının geleceğini Esad rejiminin yıkılmasına bağlamış olduğu gerçeğidir.
Peki ya Esad direnirse, Rusya ve İran’ın da desteği ile, beklendiği kadar “kısa sürede” yıkılmazsa ne olacaktır?
AKP Hükümeti bunu düşünmek istemiyor olmalı!
Evrensel'i Takip Et