Sağlık herkesin sorunuysa!...
Fotoğraf: Envato
Hükümetin, “sağılıkta dönüşüm” adı altında yürüttüğü, sağlık hizmetini bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp alınıp satılan bir mala dönüştürme programına karşı, TTB’nin çağrısıyla Ankara’da bugün büyük miting yapılıyor.
“Sağlık” denince, haklı olarak akan sular durur! Çünkü halk içini “eğitim”di, “ulaşım”dı, “enerji”ydi, tüm kamu hizmetleri çok önemlidir; ama “sağlık” sözcüğün gerçek anlamıyla bir hayat memat meselesidir. Ve insanlar, kendilerinin ya da bir yakınının sağlık sorununu çözmek için elinde avucunda ne varsa vermekten çekinmezler. Çünkü “Şurada daha iyisi var” denen bir hizmet varken eğer o hasta yakını hastasını oraya götürmeyip daha ucuz ya da “parasız” diye sıradan bir hastaneye götürürse ve o hasta ölürse; bu tüm yakınlar için ömür boyu sürecek bir vicdan azabına dönüşür. Bu yüzden sağlık alanı halkın en kolay biçimde piyasaya çekilip, elinde avucunda ne varsa kolayca alınacağı en gözde sektördür. Bu yüzden de inanılmaz hızla hastane zincirleri kurulmakta, devlet ve üniversite hastanelerindeki hizmetler kötüleştirilmektedir.
Tabi sadece devlet ve üniversite hastanelerindeki koşullar sadece hastalar için kötüleştirilmemekte aynı zamanda da hekimlerin, hemşirelerin ve öteki sağlık personelinin çalışma ve yaşama koşulları kötüleştirilmekte, hastanelerdeki yetişmiş, nitelikli sağlık personelini oluşturulan “sağlıkçı-hekim piyasası”na sürülerek özel hastane zincirlerinin personel ihtiyacını en ucuz biçimde karşılayacağı pazar da büyütülmektedir.
Şimdi bu yöneliş; devlet hastanelerini ve üniversite hastanelerinin de piyasalaştırılmasıyla birleştirilerek; hastanelerin tıpkı otellerin “üç, beş, yedi yıldızlı” olması gibi kategorilendirilmesiyle tamamlanmak istenmektedir. Böylece parası çok olan, orta düzeyde olana, az olan hiç olmayan vb. için sağlık hizmetinin değişik düzey ve kalitede verildiği bir sistem oluşturulmaktadır.
Bugün Ankara’da düzenlenen miting; işte bu, sağlık hizmetini mala dönüştüren, sağlığı piyasalaştıran sisteme karşı; herkesin parasız, nitelikli bir sağlık hizmeti alabileceği ve sağlık personelin insanca çalışıp yaşayabileceği koşullar isteyen hekimlerin ve sağlıkçıların mitingidir.
Kısacası Ankara’daki mitingi düzenleyenlerin iki başlıca isteği vardır:
1- Sağlıkçıların (hekim, eczacı, hemşire ve öteki sağlık personelinin) insanca çalışacağı ve yaşayacağı koşulların sağlanması,
2- Sağlık hizmetinin herkesin ulaşabileceği parasız ve nitelikli bir hizmet olarak verilmesi.
Elbette birinci maddedeki hekim ve sağlıkçıların insanca çalışma koşulları da halkın sağlığı ile ilgilidir ama sonuçta bunlar, sadece sağlıkçıların talepleri olarak görülebilir. Ama ikinci maddedeki istekler; tamamen bütün halkla ilgilidir.
Öyle olunca da Ankara’da bugün düzenlenen mitinge sadece TTB ve sağlık alanında örgütlü çeşitli (sendika, dernek vb.) sağlıkçı örgütlerinin katılması bir soru işareti taşımaktadır.
Çünkü; “parasız, netlikli ulaşılabilir bir sağlık hizmeti” talebi, bugün 72 milyonun bir 60-65 milyonunu doğrudan ilgilendirmektedir. Hal böyle olunca da soru şöyle gelmektedir:
Böyle bir talebi olan herkesin (örgütlerin) sağlıkçıların bu çağrısının yanında yer alması daha da önemlisi bu mitingin örgütleyicisi olması gerekmez mi?
Yoksa bütün bu örgütlerin üyelerinin sağlık sorunları çözülmüş müdür ki, bu örgütlerin yöneticileri sağlıkçıların yıllardır süren feryatları karşısında umursamazca davranmaya devam etmektedirler?
Somutlarsak; bu mitingin örgütleyicileri arasında Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK, Memur Sen, Kamu Sen, (bağlı sendikaların) TMMOB, ve öteki tüm az çok emeği ile geçinenlerin örgütlerinin olması gerekmez mi?
Burada elbette “katılmak”tan kasıt, “açıklamayla destekleme”, “protokol icabı katılmak” gibi bilinen geçiştirme biçiminde katılımlardan değildir. Gerçek bir katılımdır ve böyle hayati bir hak taleplerinin etrafında Ankara’da neden milyonların toplanmadığı sorusunun, hiç olmazsa bundan sonra gündemde olmasını istiyoruz.
Ankara’daki mitinge beklenenden çok sağlıkçı katılabilir; beklendiği gibi özellikle hekimlerin katılımı yüksek olabilir; başarılı bir miting olabilir. Ama mücadelenin çapı taleplerin çapına uygun düzeye çıkarılmazsa; sermayenin ve hükümetlerin sağlık alanındaki saldırılarını püskürtmek çok güç, hatta imkansız olacaktır. Çünkü sağlıktaki pasta çok büyük ve çok da lezzetlidir!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00