Tahrir Meydanı
Bu yıl Şubat ayında Kahire’de Tahrir Meydanı’ndaki Mısır ayaklanmasının ve Hüsnü Mübarek’in görevden alınmasının, askeri idare yönetiminde var olmayan demokrasiler için bir son değil başlangıç olduğundan bahsetmiştim. Bunlardan sadece biri olabilir hepsi birden değil. Bu ders, bugün askerler protestocuların üzerine coplarla, silahlarla, tekme ve yumruklarla yürüdüklerinde öğrenildi. Geçen hafta onlarca Tahrir protestocusu öldü. Bir demokrasi için bu sayı çok fazla. Mübarek’in devrilmesinden sonra ordu, büyük bir hükümdarlık gücü elde etti ve güç bağımlılık yaratan lezzetli bir lokma olabilir. Onu bir kere tadan bir daha bırakmak istemeyebilir.
Ordu, şimdi temsil ettiği insanlara şiddet uyguluyor. Şiddet, devletin insanları tekrar teslimiyete sürükleme çabasıdır. Daha dikkat çekici olan ise Batının sessizliği. Biliyorsunuz aynı kafadarlar Muhammed Kaddafi’nin halkı öldürmekle tehdit etmesi üzerine Libya’ya ateş yağdırmışlardı. Bu sessizliğin nedeni Mısır ordusunun ABD tarafından finanse ediliyor olması ve zamanı gelince Mısırlılara karşı kullanılacak bir araç olması olabilir mi? Tıpkı Suudi ordusunun Bahreyn’deki protestocuları dövmesi gibi. Mısır çamuru bir kez daha Tahrir Meydanı’na akıyor. Bu kez de liderlerden farklı olarak askeri diktatörlük, gözlerimizin önünde kendi insanlarının kanını fitil olarak kullanıyor ve gücünü pekiştirmeye çalışıyor.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

Hem bulunamıyor hem de pahalı

Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Evrensel'i Takip Et