Hayal gücüne saygı duruşu
Bir küçük velet her türlü tamir işinden anlıyor ve içinde modellerin olduğu defterini bir türlü elinden düşürmüyor. Hırsız diyorlar, değil, iş veriyorlar istemiyor, esas neyin peşinde olduğunu anlamamız neyse ki uzun sürmüyor.
Bu hafta gösterime giren Hugo, çocukluğun sinemasına, sinemanın çocukluğuna, hepimizin çocukluğuna ve sinema sevgisine dair bir film. Yönetmen Martin Scorsese, en hafif ifadeyle, böyle naif filmlerin adamı değil, ilk filmlerinden Taksi Şoförü’nden bir önceki filmi Zindan Adası’na kadar, sert adamların ayakta kalma maceralarıyla daha ilgilidir. Sinema tarihine arada göndermeler yapar ya, bu kez göndermenin kendisi film olup karşımıza gelmiş.
Hugo, babasının bıraktığı yerden hayallerinin peşinden giden, becerikli, akıllı bir çocuğun hikayesi. Sinema tarihine yapılan göndermeler arasında Robin Hood da var, başka çok şey var ama en başta yaygın olarak gösterimi yapılan ilk film olarak bilinen Lumiere Kardeşler’in Trenin Gara Girişi. Sadece filmin hikayesi değil, bununla ilgili bir sürpriz de filmin içinde. Ama Scorsese, belli ki sinemanın asıl kurucusu olarak gördüğü George Méliès’e bambaşka bir saygı duruşunda bulunmuş.
George Méliès, Lumiere kardeşlerin çağdaşı, bir sihirbaz. 1895’te sinemayı gördüğü anda ona aşık oluyor ve sihri, artık kamera aracılığıyla yapmaya karar veriyor. Birçok sinema tekniğini buluyor elbette, yüzlerce film çekiyor ve kendinden sonraki sinema insanlarına çok ilham veriyor. Pek hızlı gelişen sinema endüstrisine ayak uyduramayıp yoksulluk içinde ölmesi, onun kendi başına bir sinema anıtı olarak zihinlerde var olmasına, Aya Yolculuk gibi filmlerine hürmet edilmesine engel değil tabii. Scorsese de bunu gösteriyor işte.
Aslında film, sadece sinemaya saygı duruşu ile kısıtlamıyor kendisini. İçinde sihir var, tabii Méliès sayesinde. Teknik var, saatler, oyuncaklar, robotlar tamir edecek kadar. Edebiyat var, en çok da Jules Verne. Yani Hugo’yu genel olarak hayal gücüne övgünün filmi olarak düşünürken, sinemayı da bütün bunları birleştiren, temsil eden, başka bir seviyeye taşıyan bir alan olarak tanımlıyor sanki. İyi de yapıyor.
Büyülü bir sanat olarak sinemayı sevmek, hayallere dalmak, hayatı zenginleştirmek kadar dünyayla başa çıkmanın bir yolu olarak anlamlı. Filmin geçtiği tren garında olup bitenlere bakarak da bunu görmek mümkün.
Sinemayı seven herkesin etkilenip sinemayla hayat boyu sürecek bağını kurduğu bir film ya da filmler vardır herhalde. Hugo, böyle bir film olmaya en uygun filmlerden biri olmuş. Sinemayla yeni tanışan çocuklar için, o dünyaya aşık olacakları film pekala bu olabilir. Büyükler için ise, o sihri izlemenin vazgeçilmezliğine neden kapıldıklarını yeniden hatırlamaları için bir olanak.
Şu filmi seven, bu türü seven bu filmi de sever gibi zaman zaman kurduğumuz cümlelerin daha büyüğünü kurmanın vakti, Hugo ile gelmiş. Sinemayı seven, bu filmi sever.
GÜNÜNYAZILARI
![İhsan Çaralan](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_e8298fe29bb34f1280c4f33ea90d5bb71c4d6aa2.jpg)
![Yücel Demirer](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_e0358560e1608aed7dfee7cf3a5d9080efd77dfb.jpg)
![Aras Coşkuntuncel](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_5b42a6211eaf557164d8eeed30705a257d012c9a.jpg)
![Ahmet Ergin](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_8968e8d2288eb0bd01900b738b709f3d2fedca6c.jpg)
![Deniz İpek](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_554771fccd2b4a412907963b96c6b8816167ce75.jpg)
![Kansu Yıldırım](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_5231b28fecd4e81edaf7ad4677e9216a4e85d9db.jpg)
Evrensel'i Takip Et