Güney Hoca
Fotoğraf: Envato
80’li yılların başlarıydı. Cunta işe hızlı başlamış, üniversitelerdeki en değerli bilim insanlarının listesini hazırlamıştı. Aslında cuntanın bilimle pek ilgisi olmadığından listeler, karanlık köşelerde, karanlık kişilerce oluşturulmuştu.
Sonra YÖK kuruldu. Cunta kirli işlerini YÖK ile legalleştirip, bölge komutanlıklarıyla işleme koyuyordu. Tugay komutanı Tuğgeneraller, kıdemli albaylar kimin asistan, kimin doçent olabileceğine karar veriyor, üniversitelerin “Tak-Şak” yöneticileri tarihlerinin en utanç verici günlerini yaşıyorlardı.
Temizlik (?) harekatı hızlanmış, ünlü 1402 ile hocalar kapı önüne konmuş, şanslı olanlar da oraya, buraya sürülmüşlerdi.
Paşa çocuğu dekanımızın desteği ile zorlu vetoları atlatarak akademik hayata yeni başlamış genç bir asistandım. Bu kirli ve karanlık üniversite günlerinde karşılaşmıştım Güney Gönenç hoca ile. Kalın, renkli gözlük camlarının arkasından bakan aydınlık gözleri, tok sesi ile selamlaşmıştık ilk kez.
ODTÜ’yü terk etmek zorunda kalmış, üniversiteden atılacağı günleri beklemek için sürgüne gönderilmiş olmanın üzüntüsünden çok, yeni insanlar tanıyıp, yeni şeyler anlatacak olmanın heyecanı vardı yüzünde. Sonra o uğursuz kağıt geldi karanlık hücrelerden; “1402 sayılı yasaya göre üniversite ile ilişkiniz kesilmiştir.” Paşa çocuğu dekan hocamız yazıyı tebliğ etmemiş, emekliliğine bir, iki günkalmış olan Güney Hoca’nın atılmadan emekli olmasını sağlamıştı.
Ayrılık saati gelmiş, şehrin otobüs terminalinde öğrencileri, arkadaşları, dostları toplanmıştı. “Beni, çok sevdiğim üniversitemden atıp zorla zengin edecekler” diyecek kadar güveniyordu kendisine. Ama olmazdı, olamazdı. O, cebindeki para ihtiyacından fazla olduğunda vermeye alışmıştı bir kere. Kağıda, kaleme, kitaplara yapıyordu bütün yatırımını.
“Eskiden solcuydum. Şimdi daha da solcuyum” demişti bir konuşmamızda. “Solcu olmak onurlu olmak demektir. Solcu olmak, sosyalizmi savunmak insan olmaktır” derdi her şiirinde.
Zordu Güney Hoca ile konuşmak. Önceden çalışmak gerekirdi şiirlerini dinlerken. Kitapları tanımak, yazarları bilmek gerekirdi bir, iki laf edebilmek için.
Sonra davasını kazandı, onu üniversiteden uzaklaştıranlar karanlık vicdanlarıyla boğuşurlarken o aynı aydınlığıyla döndü üniversitede çok sevdiği masasına.
Ve geçtiğimiz günlerde kaybettik Güney hocayı. Güney Gönenç hem bilim adamı, hem şair, hem edebiyatçı, hem sosyalistti ve kolay değildi tüm bunların hepsi birden olmak..
- Tan ile Bulu 23 Ocak 2025 04:33
- İkinci çocuk 16 Ocak 2025 04:36
- Pislik 09 Ocak 2025 04:40
- Benim adamımdan hoca 02 Ocak 2025 04:35
- Ne çabuk unutuyoruz 26 Aralık 2024 06:30
- Yeter ulan 19 Aralık 2024 04:45
- Esaaad 12 Aralık 2024 05:18
- Zekai Çıngıllıoğlu 05 Aralık 2024 04:49
- Niye dövüyoruz? 28 Kasım 2024 04:37
- Kanal İstanbul 21 Kasım 2024 04:54
- Ormanlarımız için direneceğiz 14 Kasım 2024 04:31
- Zııt Erenköy 07 Kasım 2024 04:22