Yaşam hakkı tanınmayanlar değişimi başlattı
Bir hükümet temsilcisinin, “12 Eylül referandumunda ‘evet’ çağrısı yapan memur konfederasyonunun toplu sözleşme talep etme hakkı vardır” diyerek, diğerlerine yaşam hakkı tanımadığı bir ortamda, Türkiye İşçi Sınıfı’nın sesi ve gücü olan çatı kuruluşu TÜRK-İŞ, sessizce bir kongre yapıyor…
Benim de çalışma yaşamı muhabirliği yaptığım ‘90’lı yıllarda, faaliyet raporlarından haberler yayımlanır, kamuoyu oluşturulmaya çalışılır, Türk işçisinin gücünün siyasi iktidarlara hissettirilmesi için çaba harcanırdı…
İşçi sınıfının, iktidarın arka bahçesi ya da yaşam hakkı tanınmayan bir kesimi olarak bölünmeye çalışıldığı dönemde yapılan tek açıklama “Kemerler Değil Boğaz Sıkılıyor” başlıklı “açlık ve yoksulluk” araştırması…
Bilimsel verilerin sosyal yaşamdaki karşılığının uzmanlarca özgürce yorumlanmasına bile izin verilmeyen açlık ve yoksulluk istatistikleri…
İşçi sınıfı adına yönetim sorumluluğuna sahip olan herkesin fark ettiği sorunların kamuoyuna taşınarak gündem oluşturulması yerine, sessizce, suskunlukla bir kongre toplamak; “Siyasi iktidarı yıpratıcı açıklama ve faaliyetlerde bulunmak suretiyle terör örgütlerinin amacına hizmet etme” suçlamasından kurtulma anlayışıyla da örtüşüyor…
Baskılara, gözaltı ve tutuklamalara direnen gazetecilerin sokağa çıktığı bir ortamda, Türkiye İşçi Sınıfı’nın salonlardan mücadele vermesi mümkün değil. Gazeteciler ayağa kalkarken, işçi sınıfının yerinde sayması düşünülemez bile.
Sendikal Güç Birliği Platformu, bu sessizlik atmosferini yırtmanın, ayağa kalkmanın ve değişimin öncülüğünü yapıyor. Medyada kongreyle ilgili haberlerin yer alması, Güç Birliğinin mücadeleci bir Türk-İş talebini seslendirmesiyle mümkün olabildi. Kongre salonundaki sessizliği bozan sloganlar yine bu grubun delegelerinden geldi:
“Türk-İş’te değişim olacak, başka yolu yok”, “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız”, “Suskun Türk-İş istemiyoruz”…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı salona geldikten sonra ise “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “İşçiler birleşin iktidara yerleşin” sloganları yine medyanın ilgisini çekmeye yetti…
***
Konfederasyon Genel Başkanı konuşma için kürsüye geldiğinde, bir grup “Türk-İş nerede biz oradayız” diyerek desteğini ifade ederken; onlar susunca diğer grup ayağa kalkıp “İşçi nerede biz oradayız” sloganıyla konfederasyonun yüzünün işçiye dönük olması gerektiği mesajını verdi…
Genel Başkan, konuşmasında, kıdem tazminatının “kırmızı çizgi” olduğunu belirterek, Türk-İş Genel Kurul kararlarını anımsatması ve“genel grev yolunun” açılacağının” işaretini vermesi önemliydi elbette… Bunun salondaki karşılığı ise “genel grev, genel direniş” sloganları oldu…
***
Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı, “iğneleyici” konuşacağını belirterek sözlerine başladı ve şunları söyledi:
“Sizin sloganınız var, susma sustukça sıra sana gelecek. Özgürlük gazete okumaktır, özgürlük ekonomik güvencedir. Şikayet salonlarda yapılmamalı, sizin üretimden gelen gücünüz var. Bu gücünüzü salonlarda kullanırsanız gazetelere haber bile olamazsınız. En büyük taşeron, devlettir. Taşeronluk, 21’inci yüzyılın kölelik rejimidir. Taşeron işçilerin haklarına sendikalı işçiler sahip çıkacaktır. Onların sesi, siz olacaksınız. Örgütlü toplum hak arayan toplumdur. Bedel ödemeden hak alınmaz.”
Salonun yanıtı ise şöyle oldu: “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!”
***
Başbakan Yardımcısının işçiyi tahrik eden konuşması ve yalanları karşısında salon dayanamayıp sloganlara başlarken, gazeteciler de “Yıpranıyoruz”, “Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın”, “Basın özgürlüğü”, “Dokunan yanıyor, yanana kadar dokunacağız”, “Hemen şimdi adalet” dövizlerini sessizce kaldırarak siyasi iktidarın uygulamalarını, baskılarını protesto ettiler. Gazetecilerin sessiz protestosu, yıpranma hakkını gasbeden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının konuşması sırasında da sürdü.
***
Meclisteki diğer muhalefet partisinin grup başkan vekili ise konuşmasında, siyasi iktidar temsilcilerinin, işçi kongresini kendi siyasi miting alanına çevirme çabasını eleştirdi.
Galiba siyasi iktidar, kıdem tazminatıyla ilgili atacağı adımlarda meydanın boş olmadığını biraz olsun hissetti.
Sendikal Güç Birliği hareketi, yola çıkmakla, değişimi ve mücadele heyecanını başlattı bile… Türk-İş kongresinde pazar günü yapılacak seçimleri artık kişiler değil, büyük Türkiye İşçi Sınıfı kazanacak…
Evrensel'i Takip Et