Şike mi şaka mı?
Fotoğraf: Envato
Şike yasası olarak anılmaya başlayan düzenleme, sınırlarını zorlayan tartışmaları beraberinde getirdi.
Yasama sorumluluğu açısından şimdiye kadar tartışma oluşturması gereken bir çok konu bu ölçekte gündeme girmeyi başaramadı. Yürütmenin yasama organı ile ilişkisi yapısal olarak sorunludur. Sadece yürütmenin sorumsuz kanadını oluşturan Cumhurbaşkanı değil bizzat Başbakanlık bu açıdan ele alınmalıdır. Kişilerden bağımsız olarak yasama organı üzerinde vesayet oluşturan bir çok anayasal kurumdan ya da fiili uygulamadan söz edebiliriz.
Futbolda devam eden bir dava söz konusu iken böyle bir düzenleme elbette dikkat çekicidir. Tartışmanın bu denli büyümesi ise konunun içeriğinden çok Türkiye siyasetinin iç dengelerinden kaynaklanıyor gözükmektedir.
Hâlâ cumhurbaşkanının görev süresini tanımlayan düzenleme meclis gündemine alınmadı. Neyi beklediğimiz konusunda hiçbir açıklama yapılmıyor. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı tarafından yasanın iade edilmiş olması elbette anlamlıdır.
Ancak daha ilginç olan ciddi bir siyasal muhalefet üretemeyenlerin bu dengeler üzerinden hesap yapmaya başlamalarıdır. Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül arasında yaşanacak bir gerilim vesilesi ile siyasal alan açılmasını beklemek ciddi bir handikaptır. Toplumsal siyasetin etkin ve güçlü olduğu bir ülkede elbette bu tür kırılmalar önemli değişiklikleri beraberinde getirebilir. Ama henüz dinamik bir siyasal muhalefet üretemeden, sadece bu tür hesaplara dayalı beklenti içine girmek abesle iştigaldir.
Başbakanın sağlık durumuna endeksli bir gelecek planlaması başlı başına sorundur. Bir ülkenin kaderinin bir kişinin özel sorunlarına kilitlenmiş olması tartışmaya değer değil mi ? Bu kişinin başbakan olması elbette dikkate alınmaya değerdir. Ama hâlâ yapısal değişim konusunda ne denli geri olduğumuzu da sadece bu tablodan çıkarmak mümkündür. Kişilerin yetenek ya da basiretlerine odaklı bir değişim projesi demokrasilerde değil kabile yönetimlerinde olabilir. Kişisel karizmanın bu kadar belirleyici olduğu bir ortamda toplum iradesinin belirleyiciliği doğal olarak daralır.
Şike tartışmalarına baktığımızda Türkiye siyasetinin çıkmazını göremiyorsak yaptığımız analizlerin çok büyük bir anlamı kalmaz. Yasa aynen çıkar ve Gül mahkeme yolunu açmazsa bütün beklenti çökecek. Cumhurbaşkanının konumu önceki hükümetleri dağıtan bir işlev gördü. Son yıllarda kişisel uyuma dayalı tablodan hareket edip anayasal zeminden tartışmayı ötelemek bizi bu noktaya getirdi.
Şimdi kişisel gerilimler dolayısı ile bir siyasal alternatif doğar mı diye elini açmış bekleyenler var. Ve biz bu rejime modern demokrasi demeye devam ediyoruz.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00