12 Aralık 2011 08:47

Havada Kar Kokusu

Havada Kar Kokusu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü’ydü. Biliyorsunuz insan hakları söz konusu olduğunda ülkemizin sicili övünülecek gibi değildir. Üç darbe, birkaç darbe girişimi yaşamış bir ülke için mazeret üretmek kolay da ileri demokrasiye kavuşulduğu öne sürülen son 10 yılda gerçekleşen hak ihlallerini açıklayabilmek o denli kolay değil. Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesinin özgürlüklere ilişkin bölümü, iktidarlar, yargı erki ve etkili yetkili makamlarca göz ardı edilir. Ama sözleşmenin “özgürlüklerin kısıtlanması” bölümüne gelince iş değişir. Aynı yetkili organlar ve siyasetçiler bu bölümü çok severler. Hem uygulamalarında hem söylemlerinde duraksamadan kullanırlar. Bu amaçla yaptıkları yorumlara da doyum olmaz. Hal böyle olunca da Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, insan hakları ihlallerinden ötürü en çok dava dosyasına sahip ikinci ülke olma utancını taşır üstünde. Günümüzde dünyanın hemen her bölgesinde insanlığa karşı işlenen suçların sayısı artıyor. Irkçılık yeniden hortluyor. Cinsiyet ayrımcılığı, nefret suçları, işkence de öyle. Bize gelince; sözde demokrat özde güçten yana devlet, güçten yana iktidar tavrımız yıllardır değişmiyor. Artıyor eksilmiyor. Halkın bilgilenme hakkı, düşünceyi ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, sendikal haklar yok sayılıyor. Çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet, kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanmadaki mahareti, işkence de sürüp gidiyor. Gençleri sev(e)miyoruz hâlâ. Onlar geleceğimiz değil. İktidarların, bir kısım siyasetçinin ve kolluk güçlerinin gözünde potansiyel suçludurlar ve öyle kalmalılar. Oysa dünya değişiyor. Söz sırası gençlere geliyor ama ayırtında değil bizim toplum. İnsan Hakları Bildirgesinin anlamından da habersiz oldukları gibi. Vizyonları kapitalizmin halklara sunduğu nimetler kadar fakir.
‘Büyük İnsanlık’ için sorun çok dostlar. Haksızlıklara, hukuksuzluklara, insanın insana ettiği kötülüklere, doğaya verdiği zararlara karşı çaresizliğiniz öfkeye dönüşüyor. Kimi zaman yazmaktan da alıkoyuyor sizi. Böyle anlarda şiire sığınırım hep. Bu kez de öyle yapıyorum Gülten Akın’ın ‘Havada Kar Kokusu’ şiirine bırakıyorum yazıyı:

Terziler ufacık iğneleriyle
“Bir Yılbaşı gecesi dayanır”
Şekerden ve bezden kuklalar dikiyorlar
“Takma kirpikli dünya “

Denizlerden içerde
Ortalarda doğularda
Açlık kol geziyor
Varıp oralarda duruyor
Alime’nin oğlu eriyor
Hem vallaha hem billaha
Gözlerimin gözlerimin önünde
Gerze’den Cici Berber
Kepengini indirmeden yürüyor
Çıldırmış ufalmış bir çocuk kadar kalmış      
    
Gazeteler keskin kalemleri ve flaşlarıyla
Uzakları uzakları gösteriyorlar
Etyopya Bengaldeş, Bengaldeş Etyopya

Havada kar kokusu
Bu yıl yaman kışlayacak
Söyledi cevizler alıçlar

Kuşları görmeliydik
Hiç değilse kuşları    
Aklımızda kanatları sesleri
Olmadık yerde patlayan
Küçük kahkahalar gibi

Göremedik
Kuşlar büyük kentlerin göğünden
Artık hiç geçmiyor

Havada kar kokusu
Engizek’ten Elbistan’ın oralardan
Gavur dağlarından düzlere inenler
Kıl çadırlarını,toprak kaplarını
Derleyip dürdüler çoktan
Sımsıkı kapanmış avucunu açıp
Kağıt para bozuk para
Yazı sayacaklar

Ne denli sündürse ne denli uzatsa
Bir yaz bir kış etmiyor
Şaşkın bebelere bakıyor
Hayvanlara bakıyor
Geçmişim diyor ben benden

Buralarda
Sus sus sus sus sus
Dan başka bir ses duyulmuyor
Yazarlar ozanlar kardaşlar
Niye, biz ölmüş müyük

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa