‘Adalet mülkün temelidir’ meselesi (3)

Kirvem,
Seni bilemem ama, özüme kalırsa memleketin hali, ahvali her geçen günün ardından giderek nanemolla kulvarlarına doğru gıdım gıdımsürüklenip gidoor!
Nitekim mesela yıllar yılı “Her Türk asker doğar” deyip, ardından
da bunun “gurur”uyla yeri göğü inletip, hatta bu bapta askerlik çağı
gelmiş olan delikanlılarımızı davul zurna eşliğinde vatani görevlerine sevinç gözyaşlarıyla uğurlarken, gari hangi dağda kurt öldüyse, ya da kim bilir hangi “ince hesap”lar sonrasında birden bire peydahlanan “bedelli” askerlik “nümero”suyla, şu kadar “avro” veya şu kadar “papel” karşılığında kimi vatandaşlarımız “namus borcu” olarak bilinen vatan savunmasından “muaf” tutulacağına dair hüküm Çankaya’nın da onayından tereyağından kıl çekercesine destursuz geçerken, beri taraftan anlaşılan o ki, kimi “gariban”lar taifesi, daha da doğrusu ömürleri boyunca o kadar parayı yan yana asla göremedikleri gibi, ayrıca işsizliğin kol gezdiği cennet ülkemizde kazara da olsa bir baltaya sap olmak umuduyla bulup buluşturdukları kıytırık işlerden kazandıkları kırtıpil “ücret”lerle bu “meblağ”ı denkleştirmekte zorlanacakları için, ister istemez kahraman “Memetçik” kadrosuyla gerek sınır karakollarında, gerekse kışları dağ başlarında kardan yapılmış “iglo”larda bilmem kaç derece soğukta otuz iki dişlerine keman çaldırıp, yazları da kim bilir hangi cehennemi sıcaklardaki yörelerde kan ter içinde “nöbet” tutup, böylece sözde “ellerimizin kiri” olan “para”sızlık yüzünden namus borçlarını bu yollarla ödeyip, dolayısıyla memleketimizin “dirliği, birlik ve bütünlüğü” için gerekli “harç”ı koymaları anayasal şartsa, eh, o zaman özüme kalırsa öncelikle bu anayasanın temelinden itibaren tez elden kökü
kazınmalı ka yavrus!
Zaten sadece “Apoletli” değil, aynı zamanda da “kırk pineli” bu anayasanın “kırmızı çizgiler”le donatılıp, çevresi demir ağlarla örülmüş ilk üç maddesinden bir tekine bile maazallah dokunulduğunda “cıss!” deyu el yakacağının davul zurnayla dillendirildiği şu sıralarda, bundan böyle acaba nasıl bir adım atılır, anayasa mucibince güya “angarya”nın yasaklandığı bu diyarlarda kanun hükmündeki hangi kararnameler şıpın işi devreye sokulur, kimlerin “hal ve ahval”leri bu kılıflara özenle uydurulup “hendek”lerden kolaylıkla atlamaları nasıl sağlanır, kimler, bilinen tirat doğrultusunda “alavere dalavere”lerle nöbetçi kulübelerinde dikilmeye aynı minvalde “mahkum” edilir, ya da paçasından “hukuk” ve bittabi ki hassas terazisinden de zemzem berraklığında damla damla “adalet” akan memleketimizin, tam da şu sıralar çim sahalarında dönen fırıldaklara alicengiz oyunlarıyla bir anlamda göz yuman, bu bapta milletin yüce meclisinde “üç maymun”ları devreye sokan, bunu kemali afiyetle sineye çeken zihniyet bir yanda kabak misali sırıtırken, öte yandan daha doğmamış çocuğa don biçercesine, henüz taslak halinde, henüz basılmamış, henüz okuyucularına “cee!” demeye dahi fırsat bulamamış kitaplarla ilgili estirilen “terör”ün yanı sıra, keza şu ya da bu konudaki düşünceleri nedeniyle horlanan yazar, çizer, akademisyenlerin
ne zaman ve de hangi suçlarla yargılanacakları elhamdülillah “meçhul”ken, buna rağmen palas pandıras kodeslerde sürünüyorlarsa, eh, o zaman giderek sanki Özüristan’a dönüşen, ama içeriğinde zerre kadar, miskal kadar samimiyet taşımayan, sadece ve sadece laf ola beri gele kabilinden, tam takır kuru bakır niteliğinde yüksek perdeden seslendirilen bir özürle, geçmişte, mazide kalan “kirli çamaşır”lar bu yolla paklanıp aklanmaya çalışılıyorsa, dahası da “mülkün temeli” olduğuna dair fetvaların hüküm sürdüğü bu diyarlarda “adalet” biçare, öksüz, yetim, hatta argodaki deyimiyle babası belirsiz bir piç, bir “cumartesi çocuğu” gibi ortalarda sersefil sürünüyorsa, demek ki terazisi yamuk, dümeni yandan çarklı bu adalet sistemimiz ve onun yampiri mülküyle ilgili meseleler hakkında daha hayli konuşup, bu laklakıyata devam edeceğiz Kirvem!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer

Vergide sahte sefer

Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et