İşçilere Kürt sorununu nasıl anlatacağız?
Fotoğraf: Envato
Yazımızın başlığına çıkardığımız soru, sınıf partisi EMEP’in 16-17 Aralık tarihlerinde yapılan 6. Genel Konferansında sendikacı bir arkadaşımız tarafından dile getirildi. Açıktır ki, Türkiye gibi son 30 yılında Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı çatışma ve şiddetin yaşandığı; şovenizm ve milliyetçiliğin alabildiğince kışkırtıldığı bir ülkede işçi-fabrika, sendikal alandaki mücadelemizin önemli soru/sorunlarından biri de budur. Dolayısıyla bu soruyu sormak, işçi-emekçileri burjuva-milliyetçi politikalara karşı kendi sınıf çıkarlarına kazanmak yönünde atılmış bir adım olarak anlam taşımaktadır. Burjuvazi TÜSİAD-MÜSİAD’ından Medyasına kadar her alanda bu sorunu konuşurken bugünkü Türk-İş yönetimi başta olmak üzere işçi sendikalarının bu konuda yıllardır ya sessiz kaldıkları, ya da burjuva gericiliğin söylemlerini tekrar ettikleri bilinmez değildir.
Bu sorunu işçilerle konuşmak neden önemlidir?
Çünkü milliyetçilik ve şovenizm, burjuva egemenlerin işçi ve emekçileri kendi politikalarına yedekleyebilmeleri; başka bir deyişle sınıfsal çelişkilerin üstünü örtmeleri için ellerindeki en önemli silahlardan biridir. Ve işçi sınıfının çıkarını savunan hiçbir parti ya da sendikacı-işçi önderi, bu silahı burjuvazinin elinden almadan her milliyetten işçi-emekçilerin sınıf birliğini sağlayamaz ve ortak mücadelesini öremez. Türkiye’de Kürt halkının ulusal demokratik istemleri yıllarca “vatanı böldürtmeyiz”, “bir çakıl taşı vermeyiz” söylemleri ile karşılandı; işçi emekçiler bu söylemlere yedeklendi. Bu söylem Türk burjuvazisi için Kürtlerin bugün bölgesel özerklik talep ettikleri toprakların kendi pazarı ve yeraltı- yerüstü kaynaklarının ise yağma alanları olmaktan çıkması anlamına gelmektedir. Yani bir çakıl taşı vermemek Türk burjuvazisi için kendi çıkarlarını savunmak anlamına gelmektedir.
Peki ya İşçiler için?
Bugün Batı’daki Kürt işçi sayısının (Bölge’deki zorunlu göç ve işsizlik nedeniyle) giderek arttığı ve bu işçilerin en ağır koşullarda en düşük ücretle çalıştırıldığı ve bu durumun patronlar tarafından işçilere karşı bir silah olarak kullanıldığı; giderek daha ağır ve güvencesiz çalışma koşullarının dayatıldığı biliniyor. Hal böyleyken Bölge’deki yeraltı ve yerüstü kaynaklarının Kürtlerin oluşacak bölgesel yönetimi tarafından halkın çıkarları temelinde kullanılması ve böylece buralarda yaşayan işçilere çalışma-iş alanlarının oluşturulması, Türk işçisinin (ve elbette her milliyetten işçi sınıfının) çıkarına değil midir?
Elbette mesele bizim için o kadar basit değil. İşçi sınıfı partisi, her türlü baskı ve haksızlığa karşı demokrasi mücadelesinin en kararlı savunucusudur. Milliyetçi ayrım-çatışmalar yerine halkların birlikte barış içinde yaşamasını ve milliyetçi-şoven politikalarının etkisiz kılınarak her milliyetten işçi sınıfının kendi sınıf çıkarları etrafında birleştirilmesini varlık nedeni olarak görür. O yüzden bugün Kürt sorununu tartışmak, işçilere anlatmak sınıf davasını savunmanın olmazsa olmazı durumundadır.
Bu işin nasıl yapılacağı sorusunun tek bir cevabının, bir formülünün olmadığı da açıktır. Yalnız bu mesele ancak asker ölümlerinin toplumsal bir tepkiye dönüştüğü, işçilerin de linç girişimlerine katıldıkları koşullarda gündeme getirilirse, buradan bu işçi-emekçilerin kazanılması bir tarafa, onlara sorunu anlatmaya kalkışmanın bile giderek olanaksızlaşacağı da aşikârdır. Dün herhangi hak talepli bir eylemde yanımızda duran işçinin bugün linççi güruhun içinde olmasının önünü almanın tek yolu günlük ısrarlı bir çalışma; burjuvazinin bu konudaki çelişki ve açmazlarının her yeni gelişme üzerinden yeniden ve yeniden teşhiridir. Sorun 30 yıldır savaş ve çatışma ile bitmiyor, ölenler hep işçi-emekçi çocukları, ülke kaynakları (350-400 milyar dolar) halkın çıkar ve ihtiyaçları yerine savaşa harcanıyor. Çeşitli biçimlerde gündeme gelen benzer sorunlar dünyada nasıl çözüldü? Ağar, “düz ovada siyaset yapsınlar” demişti, AKP binlerce Kürt siyasetçiyi içeri tıkıyor. Erdoğan, Dersim için “özür” diliyor ama Kürtlere karşı savaş politikalarını sürdürüyor. Nurculuğun bir kolu olarak gelişen Fetullahçıların önde gelen isimleri, S. Nursi’nin “Kürtçe eğitimi caiz” gördüğünü söylüyor da bunlar 30 yıldır neredeydiler? Ve eğer böyleyse anayasada anadilde eğitim yer alacak mı? AKP’nin Kürt din adamı (mele) alımını gündemine alırken Kürtçe eğitime karşı çıkması; dinin sorunun “çözüm”ünde kullanılması. AKP, Kürt hareketi için 3 ay önce “İsrail’in taşeronu” diyordu, bugün İsrail’in baş düşmanı “Suriye’nin maşası” diyor. Dün Kürtler Amerikancı deniyordu, bugün AKP, ABD ile işbirliği içinde Suriye’ye müdahale planları yapıyor ama Kürtler bu politikaya alet olmuyor vs. vs… Her gün yeniden bu sorunu tartışmaya vesile olacak birçok gelişme yaşanıyor. Gerisi bizim bu gelişmeleri araçlarımızla (gazete, tv, bildiri, panel, toplantı vs.) işçi-emekçilerle tartışabilecek yeteneği göstermemize kalmaktadır.
Bitirirken sınıf partisi EMEP’in bir konferans kararı olarak dile getirdiği “Kürt sorununda demokratik çözüme kazanılmamış bir işçinin aslında kendi sınıf politikalarına da kazanılmamış olacağı” gerçeğini tekrar hatırlatalım. Çünkü Kürt sorununun barış, demokrasi ve eşitlik temelinde çözümüne kazanılmamış bir işçi, gözleri şoven-milliyetçi bağla bağlanmış; kendi sınıf çıkarları yerine burjuvazinin çıkarlarına yedeklenmiştir. Ve bu yedeklenme; işçi-emekçilerin sömürüsüz insanca bir yaşam mücadelesinde birleştirilmesinin baltalanması, bu sömürü ve zulüm düzeninin devamına rıza göstermeleri olarak anlam taşımaktadır.
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33