21 Aralık; grev günü!
Fotoğraf: Envato
TTB ve SES, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sağlığın ticarileştirilmesi ve sağlık emekçilerini kölece çalıştırma amaçlı düzenlemelere, KESK ve bağlı sendikalar ise kamu emekçilerinin grev hakkından özlük haklarına kadar çeşitli talepleri konusunda hükümeti uyarmak için 21 Aralık’ta 1 günlük bir uyarı grevi yapacaklar.
İlk bakışta grevin çağırıcıları TTB, SES ve KESK, dolayısıyla bağlı sendikalardır. Ancak bu örgütler, sadece kendi üyelerinin değil işkollarındaki tüm çalışanları bu greve çağırıyorlar. Çünkü grev kararı alan sendikalar ve TTB’nin öne sürdükleri talepler, sadece kendi üyelerinin değil, kamu emekçilerinin ve kamu hizmetleri alanında çalışan her kademeden emekçinin talepleridir.
Dahası bu örgütlerin öne sürdüğü talepler sadece bu hizmet alanında çalışanların değil, onlardan da fazla, sağlık hizmeti alan eğitim, belediye, toplu ulaşım, ... aklınıza gelen her tür hizmeti alan tüm halkı da doğrudan ilgilendiren talepleridir. Bu yüzden bu örgütlerin çağrısı, sadece kamuda çalışan emekçileri değil, aslında bütün halka da bir çağrıdır!
Burada elbette örgütlü olmayan halk kesimleri için bu çağrıya yanıt vermenin koşulları olmayabilir ancak, az çok örgütlü halk kesimleri, daha da doğrudan söylenirse bu kesimlerin örgütleri bu çağrıya yanıt vermekle yükümlüdürler. Hele de kamuda örgütlü Kamu Sen ve Memur Sen başta olmak üzere kamu emekçilerinin örgütlü olduğu sendikaların yöneticileri böyle bir greve katılmamakla çok ağır bir sorumluluk altına girmişlerdir. Çünkü üyelerinin kendilerine ya yüzlerine açıkça ya da gözlerine bakarak soracakları “Bu greve giden arkadaşlarımızın öne sürdüğü talepler bizi ilgilendirmiyor mu; biz halimizden memnun muyuz?” sorusuna nasıl yanıt vereceklerdir. “Grev kararın biz almadık, KESK aldı, TTB aldı onun için katılmıyoruz!” diyebilirler mi? Derlerse, karşılarında az çok düşünmesini bilen kamu emekçisini tatmin edebilirler mi? Ya da “Bu grev hükümete karşı yapılıyor, siyasi amaçları var!” diyerek grevden yan çizen sendikacılar; “Patronumuz hükümet olduğuna göre, grev hükümete karşı yapılmazsa nasıl ve kime karşı grev yapılır” diye sormayacaklar mıdır?
Şu açık bir gerçektir ki; bugün hükümet yandaşı sendikacılık yapılarak, ya da konfederasyonlar arasında, sendikalar arasında rekabete dayandırılarak sendikacılık yapılamaz. Çünkü kamu emekçileri giderek, hangi sendika ve konfederasyondan olurlarsa olsunlar taleplerinin aynı olduğunu, aynı talepleri savunabilmek için birleşmek zorunda olduklarını anlamaya başlamışlardır.
Ve dün bireysel ve kısa yoldan kurtuluş umudu olarak, kurulması hükümetler tarafından teşvik edilen sendikalara üye olarak, kendilerini genel müdürlerin, müdürlerin şerrinden koruyacaklarını uman kamu emekçileri bugün bunun olmayacağını da görmeye başlamışlardır. Bu yüzden de kamu emekçileri, biraz iyi çalışma yapılan alanlarda, sendikal rekabet duygusunun kırılabildiği, eski kırgınlıkların aşılabildiği her yerde Kamu Sen, Memur Sen, ... ya da KESK üyesi olmalarına bakmadan birleşebilmektedirler. Özellikle SES’in örgütlü olduğu az çok çalışma yapılan hastanelerinde bu durum apaçık görülmekte; Memur Sen’nin, Kamu Sen’in de temsilcileri, üyeleri, yukarıdakilerinin ne dediğine bakmadan toplantılara, eylemlere katılmaktadırlar. Bu birimlerde 21 Aralık’ta katılmanın yüzde yüzlere varacağını söylemek abartı olmaz.
Bugüne kadar kamu emekçileri;
Sendikal mücadeleyi hükümetle el altından işbirliği yapmaya indirgemişlerin gerçek yüzlerini teşhir etmişlerdir.
“Yapamayız”, “Başaramayız”, “Grev, mücadele havası yok” diyen mücadele kaçkınlarını, emekçilere güvenemeyen “karamsarları” mahcup etmiştir.
Bu kez de kamu emekçileri, hekimlerle el ele bu geleneği sürdürecektir.
Çünkü greve çıkan tüm kamu emekçileri, hekimler, kendi cesaretleri ve mücadele azimleri yanı sıra mücadeleye bugün katılması engellenmiş ya da başka nedenlerle katılamayan emekçilerin, tüm emek güçlerinin de gönül desteğine sahip olacaktır!
Şimdi mücadeleye, şimdi greve, genele greve!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00