19 Aralık 2011 08:40

Çocuklar

Çocuklar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yılbaşı yaklaştığında Unicef’in kutlama kartlarından almak vazgeçemediğim alışkanlıklarımdan biridir. Çocukların iç dünyalarını bir renk cümbüşü içinde yansıtan resimlerin baskılarına bakarken bir yandan sevinç duyar öte yandan hüzünlenirim. Dünyanın dört bir yanından yetenekli çocukların elinden çıkmış yaratıcılık ve yaşama sevinci dolu bu resimler hangi duyarlı insanı mutlu etmez ki? Mektup yazmanın, kart atmanın yerini çoktan telefon mesajlarına ve sosyal paylaşım ağlarına bıraktığı günümüzde bile Unicef kartlarını sevdiğim dostlarıma göndermek keyifle yaptığım törensel bir tutkumdur. Öte yandan hüzünlenirim de. Çünkü yerküremizde yaratıcılığını sergileme şansı bulabilen çocuk sayısının ne denli az olduğunu bilirim. Okuduklarımdan, istatistiklerden, Birleşmiş Milletlerin çeşitli kurumlarının yayımladığı raporlardan, gözlemlerimden varırım bu sonuca. Yaşadığımız topraklarda da eğitim olanaklarına yeterince sahip olamayan çocuk sayısı eksileceğine artıyor. Aile içi şiddete uğrayan çocukları, kaçak çalıştırılan çocuk işçileri, çocuk tacizlerini, sokaklara öylesine bırakılıveren çocuk sayısındaki artışı yüreğiniz sızlamadan görmezden gelebilir misiniz? Güney Amerikanın bazı ülkelerinde turistlere kötü görüntü oluşturdukları ve rahatsız ettikleri gerekçesiyle kimsesiz sokak çocuklarının toplatılarak yok edildikleri yakın dönemin inkar edilemeyen bir gerçeğiydi. Afrika kıtasında açlıktan ölen bebek ve çocuk sayısındaki artış 21. yüzyıl insanı için utanç değil de nedir? Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de, Afrika’da çocuk kıyımları insanlığa birer çığlık değil mi? Savaşlarda, yerel çatışmalarda ellerine silah tutuşturulan, evlerinden yurtlarından göçe zorlanan, organ nakli için denek olarak kullanılan çocukların, yaşamımızdaki yerinin ne olduğu ciddi biçimde düşünülmeye değer. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de de devletin ve iktidarların çocuk konusuna titizlikle eğildiklerini, ciddi projeler ürettiklerini söyleyebilmek mümkün değil.
Eduardo Galeano anamalcı sistemin çocuklara bakışını ironik bir dille anlatır: “Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor. Dünya, zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davransınlar diye. Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye. Orta sınıftakileri, ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor; vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye. Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler.”*
Dünyayı yönetmeye kalkışan, siyasete soyunanlar da çocukluklarını doyasıya yaşama becerisini gösterebilme şansını yakalayamamışlar besbelli. Çocukluğun hayata ve doğaya dönük tutkularını, katıksız sevgi içeren saflıklarını anlamaktan ne kadar uzaklar. Dünyayı yönetme savındaki ‘Büyükler’ çocuk olmanın büyüsünü kavrayabilselerdi  kavganın, savaşın, kaosun değil barışın, kardeşliğin, neşenin, sevincin yer alacağı mutlu yıllar müjdelerlerdi halklarına...                                                      
Şiirimizin doruklarından çevirmen, tiyatro yazarı Behçet Necatigil’i 13 Aralık 1979’da yitirmiştik. Yazın dünyamızda çocuk sorunsalı üzerinde kafa yormuş, çocuk duyarlılığını  dizelerine de yansıtmış usta bir ozandı Behçet Necatigil. Ölüm yıldönümünde “Çocuklar” şiiri ile saygıyla anarak sonlayalım yazıyı:
“Çarşılarda bir şey
Biz pek aramazdık çocuklar olmasaydı.
Kasaplarda, manavlarda bazı yorgun kadınlar
Hep de tenha saatleri seçerler
Sonra yavaş bir sesle
Çocuk için hasta kaç gündür yemiyor
Biraz et biraz meyve isterler.

Sevdiği bir reçeli gün aşırı yalnız ona
Kaşıklarla beraber büyür bir üzüntü
Yağların, şekerlerin, çayların
Uykularda bile bitiyorsa
Annelere düşündürdüğü.
İnsanlara tezgâhlara kağıtlara kolaydı,
Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı.”
*Galeano’nun Bülent Kale çevirisi ile Çitlembik Yayınlarından çıkan “Tersine Dünya Okulu Tepetaklak” yapıtından alınmıştır.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa