21 Aralık 2011 09:32

Fransa’yı bırak Türkiye’ye bak!

Fransa’yı bırak Türkiye’ye bak!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye ile Fransa arasında bir kez daha “Ermeni soykırımı yasa tasarısı” üzerinde hararetli bir tartışma yaşanıyor. Karşılıklı restleşmeler, tehditler gırla gidiyor.
Öyle görünüyor ki; bütün bunlar bugün yapılacak oylamadan sonra da devam edecek.
Fransa’nın Ermeni soykırımını reddedenlerin cezalandırılmasına dair yapmak istediği düzenlemenin asıl maksadı, elbette gerçekten 1915’te meydana gelen olayların açığa çıkarılmasından ziyade, konuyu kendi çıkarları için suistimal etmek istemesinden başka bir şey değildir.
Sarkozy ve Fransız sermayesinin Türkiye’nin resmi tezini savunanları cezalandırmak istemesinin arkasında samimiyetten çok, iç ve dış politikadaki siyasi çıkarlar ön planda.
Ama, bu konunun başta Fransa ve ABD olmak üzere, uluslararası güçler tarafından yıllardan beri bu denli kaşınmasında, üzerinde halklar arasında düşmanlığı körükleyecek tarzda siyasetin yapılmasında, Türkiye’de iktidara gelmiş geçmiş bütün siyasi odakların, partilerin hiç mi suçu yok!
Elbette var.
Çünkü; aradan geçen yaklaşık bir asırlık (96 yıl) zaman diliminde Türkiye burjuvazisi “Ermeni soykırımı”yla yüzleşme yerine, politikasında milimlik bir sapma dahi yapmamış, dolayısıyla konu tam anlamıyla devletin değişmez politikası ilan edilmiştir.
Eğer; daha başından itibaren katledilen, yerinden-yurdundan sürülen yüz binlerce Ermeni’nin varlığı inkar edilmeseydi ve Türkiye halkları ile Ermeni halkı arasında barış ve kardeşliği esas alan bir politika geliştirilmiş olunsaydı, mesele bugün Fransa’nın “İnkar edenlerin cezalandırılacağı” hale dönüşmez, Sarkozy’nin elinde de bir koz haline gelmezdi.
Türkiye yönetenleri, buna karşı çıkarken “düşünce özgürlüğünü”, “bilimsel gerçekleri”, “Konunun tarihçilere bırakılmasını” dilden düşürmüyorlar.
Ama ne büyük bir “çelişki”dir ki; şu günlerde Fransa’nın “Ermeni soykırımını inkar edenlerin cezalandırılmasına” karşı çıkan, demeç üzerine demeç veren mevcut AKP Hükümeti, içeride “Kürt’ün varlığından söz edenlere” reva gördüğü baskı ve zulüm politikasıyla, Sarkozy’nin yapmak istediğini pek aratmıyor.
Bu nedenle “soykırım inkarı” ile “Kürt’ün varlığı” AKP için bir terazinin iki kefesine konulan farklı ağırlıklar gibi duruyor.
Fransa’nın ‘Türk resmi tezini’ savunanlara vermeyi öngördüğü ceza ile AKP’nin kendisinden farklı bir “Kürt tezini” savunanlara verdiği ceza özünde birbiriyle aynıdır.
KCK operasyonu adı altında uzunca bir süredir Kürt siyasetçilerine yönelik başlatılan siyasi kırım harekatı, önceki gün gazetecileri de içine alacak şekilde genişletildi ve farklı illerde çok sayıdaki meslektaşımız yazdıklarından, çektiklerinden ötürü gözaltına alındı ve büyük bir olasılıkla da tutuklanıp cezaevine konulacak.
“Suç unsuru” olarak el konulan aletlerin bilgisayarlar, fotoğraf makineleri ve kameralardan ibaret olması, operasyonun açıktan “inkarı reddeden” düşünceye yapılan bir saldırı olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla Fransa’nın, Türkiye’nin Ermeni tezini düşünce bazında savunanlara vermek istediği ceza ile, AKP’nin Kürt sorununun resmi politikanın dışında başka bir şekilde çözüleceğini fikri açıdan savunan politikacılara ve gazetecilere reva gördüğü tutuklama, cezalandırma özünde aynıdır.
Üstelik bu cezalandırmanın tarihi yeni de değil. Uzunca bir süre Anadolu coğrafyası üzerinde Türklerden başka halkların da yaşadığını söyleyenlerin ağır bir şekilde cezalandırıldığı bir devlet geleneği söz konusu.
Son operasyonlar, geçmişe oranla, verilen mücadele sonucunda kimi kazanımlar elde edilmekle birlikte, devletin “Kürt’ün varlığı” konusundaki politikasında özünde bir milim bile değiştirmediğini bizlere gösteriyor.
Tıpkı, Ermeni meselesinde olduğu gibi.
Özetle, nasıl ki Fransa’nın “Ermeni soykırımını reddedenlere ceza verilmesine” karşı çıkılıyorsa, aynı şekilde “Kürt’ün varlığı”nı savunan aydınlar ve gazetecilere verilen cezalara da karşı çıkılmalı; haber ve kitap yazmaktan, siyaset yapmaktan; dolayısıyla bir düşünceyi ifade etmekten başka hiç bir suçu olmayan Kürtlerin ve muhaliflerin derhal serbest bırakılmalı!
AKP Hükümeti, Fransa ile uğraşacağına, Türkiye’de basın ve düşünce özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmalı, en çok gazetecinin, yazarın cezaevinde olduğu ülke utancından çıkmalıdır.
Kürt sorunu da Ermeni meselesi de ancak bu yolla Ankara’da içinde çözülebilir, Paris’te değil.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa