22 Aralık 2011

Bugün aşağı yukarı bütün gazetelerde ve pek çok köşe yazısında dün Fransız parlamentosunda yapılan oylama ve onun sonucu yer alacak. Fransız parlamentosu, daha önce Ermenilere 1915’de yapılan büyük katliamın soykırım olduğunu kabul etmişti. Dün de soykırımı inkar etmeyi suç sayan bir kanunu görüştü ve muhtemelen kabul etti. Bu adım ülkede kıyametlerin kopmasına neden oldu. Ama soğukkanlılıkla bakıldığında bu tür konuların emperyalistlerin ve gericilerin elinde oyuncak olmasının, ne Ermenilere, ne Türklere, ne de Ermenistan ile Türkiye arasında kurulması gereken karşılıklı olarak haklara saygıya dayanan iyi komşuluk ilişkilerine hizmet etmediği rahatlıkla görülecektir. Elbette halkların bu tür konuları soğukkanlılıkla konuştukları, bunları mahkum ettikleri günler gelecektir.
Katliamlar ne yazık ki tarihte kalmadı. Yarın 24 Aralık. Maraş Katliamı’nın 32. yıldönümü. Devletin MİT’inden itine tüm karanlık güçlerinin işin içinde olduğu, ülkücü gençlerin maşa olarak kullanıldığı bir katliam Maraş katliamı. Aleviler ve solcular hedefe konuldu ve kadın, çocuk ayrımı yapılmadan bu katliam gerçekleştirildi. Sonrasında ilan edilen sıkıyönetim, 12 Eylül askeri faşist darbesine kadar uzanacak bir yolu açmış oldu. Bugün Alevilere en meşru hakları verilmiyor ve yobazlığa vardırılmış bir Sünni devlet tutumuyla Alevilik özünde bir “sapkınlık” olarak görülmeye devam ediyor. Ancak mezhepsel ve ulusal hak taleplerinin inkar edilmesi, bu haklar için mücadeleyi engelleyemedi ve engelleyemeyecek.
Yarın 24 Aralık demişken dünya devrim tarihinde önemli ve özel bir yeri olan diğer bir adımı unutmamak gerekir. Iskra –Kıvılcım- 24 Aralık 1900’de Leipzig’de yayına başlamıştı. Lenin’in Rusya’daki dağınık Marksist grupları birleştirme, onları çarlığa karşı mücadelede sıkıca birleşmiş merkezi bir parti örgütü etrafında toplama, eylemlerini tek bir hedefe ve amaca yöneltmek üzere organize ettiği Iskra, giderek büyük bir yangının fitilini tutuşturdu. Bir yıl sonra yazı kurulunda büyüyen anlaşmazlıklar sonucunda Lenin Iskra’dan ayrıldı ve daha sonra aynı amacı gerçekleştirmek üzere Viperyod’u -İleri- yayınlamaya başladı. Gazete merkezi olarak örgütlenmenin ana halkası olacak, tüm örgüt merkezi, birleşmiş bir partinin kurulması için inşa edilen bu iskelenin –gazete- yardımıyla inşa edilecekti.
Lenin’in merkezi olarak örgütlenmiş güçlü bir partiye olan ihtiyacı en acil sorun olarak görmesinin nedeni, işçi hareketini ilerletmenin ve devrimi gerçekleştirmenin başka bir yolunun olmadığını anlamasıydı. Lenin “Örgütlenmiş güçlü bir partimiz olsaydı, tek bir grev, politik gösteriye, rejime karşı politik bir zafere dönüşebilirdi. Örgütlenmiş güçlü bir partimiz olsaydı, bir tek yerdeki ayaklanma, başarılı bir devrime yol açabilirdi” tespitini yapmaktadır. Bu öngörülerin gerçekliğini tarih kanıtladı. Bolşevik Partisi bu amaçları gerçekleştirdi ve devrimin önderliğini yaparak sosyalizmin inşasına girişti. Kapitalist emperyalist sistemin sosyalizmi yıkmayı içerdeki revizyonistlerin yardımıyla başarması, işçi sınıfının sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum kurma mücadelesini lekeleyemez. Bugün dünyada olup bitenlere kısaca bir göz atmak bile bu hedefin gerçekleşmesinin ne kadar zorunlu olduğunu vicdanı olan herkese kolayca anlatabilir.
Bugün Türkiye işçi sınıfının merkezi bir partisi, günlük gazetesi, televizyonu var. Ama birleşmiş, ekonomik ve politik mücadelesini, politik bir hareket olarak birleştirmiş bir işçi hareketi yok. İşçi ve emekçiler yaygın ve güçlü mücadelelere atılıyorlar. Bütün bu mücadelelerin partinin merkezinde olduğu, birleşmiş, politik bir işçi hareketi olarak gelişmeyi başarması gerekiyor. Demek ki bugünün Bolşevikleri başta günlük gazeteleri olmak üzere, ellerindeki tüm araçları birleşmiş, politik bir işçi hareketinin gelişmesi için kullanmayı başarmak zorundalar. Dünün Bolşeviklerinin daha güç koşullarda başardıklarını, bugünün Bolşeviklerinin başaramaması için en küçük bir neden var mı?
Dünün Bolşeviklerinin literatüründe “Olanaksız, yapamıyorum, koşullarımız bu” gibi anlayışlara, bunları ifade eden kelimelere yer yoktu. Böyle düşünüp, hareket edenlere ünlü bir Bolşevik ne demişti? Dediği şuydu “Yapamıyorum deme, yapmak istemiyorum de” Hiç kuşku yok ki bu Bolşevik ruha ve militanlığa sahip olmanın önemi her geçen gün daha iyi anlaşılacaktır ve anlaşılmaktadır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ekmek ve hürriyet kavgası!

Ekmek ve hürriyet kavgası!

Antep’teki işçi eylemlerine yönelik yasaklar, Türkiye’nin bir süredir sıklıkla gündemine gelen hukuki ve siyasal baskıların neyi amaçladığını da daha net gösterdi. Kayyımlar, soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar, Saray’a verilen olağanüstü yetkiler, basına ve gazetecilere yönelik baskılar, halkın üstüne çöken ekonomi programına ve tek adam yönetiminin siyasal baskılarına karşı yükselen itirazı bastırmak için…

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Başpınar işçilerinin Demokrasi Meydanı'nda yapacağı eylem polis engeline takıldı. BİRTEK-SEN Genel Başkanı gözaltına alınıp serbest bırakıldı.

Evrensel'i Takip Et