25 Aralık 2011 09:55

‘Rağmen’ gazetecilik!

‘Rağmen’ gazetecilik!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ve hükümet, bütün dünyanın, basın örgütlerinin gözünün içine baka baka sürdürdüğü “Türkiye’de gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklanmış gazeteci yoktur” yalanını, yere göğe sığmayacak biçimde büyüttü!
Geçtiğimiz çarşamba günü başlatılan KCK operasyonu kapsamında gözaltına alınan 48 gazeteciden 36’sı tutuklandı!
İçlerinde gazetemizin yazarı ve muhabiri Hüseyin Deniz’in de bulunduğu gazeteciler, “KCK’nin basın yapılanması” olarak suçlanıyor.
2011’in Türkiyesi’nde artık herkes her şeyle suçlanabiliyor. Yeter ki, savcıların mantığı içinde bir yere oturtulabilsin! Ve bu mantığa göre, artık toplu tutuklamalara dönüşmüş olan gazeteci tutuklamalarının basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü ile bir ilgisi yok!
Ama bu gazetecilere savcıların yönelttiği bütün sorular gazetecilikle ilgili. Örneğin savcının gazetecilere yönelttiği; “Sırrı Süreyya Önder ile niye röportaj yaptın?​”; “Şu kişinin telefonu neden sende?​”, “ANF’ye neden fotoğraf verdin?​” gibi sorulardan da anlıyoruz ki,savcılığın suçlamaları her gazetecinin yaptığı, yapabileceği işler. Ve bu suçlamalar, tümüyle gazetecilik faaliyeti ile ilgili. Öyle ki, böyle suçlamalarla, eğer bunlar suç sayılırsa, her gazeteci birden çok örgüte, ya da yasa dışı faaliyete bağlanabilir.
Hem gazetecilere böyle sorular soracaksın, hem de onları bu soruların içeriği üstünden tutuklayacaksın sonra da; “Basın özgürlüğü var memlekette!” diye dünyaya caka satacaksın! Buna kimse inanır mı?
İnanmaz herhalde.
Çünkü basın özgürlüğü, zaten gazetecilerin bu tür sorular ve sorgulamalardan korunması için geliştirilmiş özgürlükler demetidir. Dolayısıyla bugün, gazeteciler sadece gözaltına alınarak ve tutuklanarak basın özgürlüğü ihlal edilmemekte bu sorular yönetilerek de  gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamama özgürlüğü, gazetecilik faaliyetinin suçmuş gibi gösterilerek basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü ayaklar altına alınmaktadır.
Böyle sorular yöneltilerek suçlanan gazeteciler tutuklandığına göre; özel görevli savcıların ve mahkemelerin (elbette siyasi iktidarın) basın özgürlüğünün çıtasını; gazetecinin haber kaynaklarını, kimlerle röportaj yapıp yapmayacağı ya da kimleri referans gösterip gösteremeyeceğine ve yaptığı haberi, çektiği fotoğrafı kime verip vermeyeceğine kadar aşağı çektikleri anlaşılmaktadır.
Bu soruların ve bu kapsamdaki suçlamaların ve tutuklamaların başka bir anlamı yoktur.
Evet, savcılar böylece, Türkiye’deki gazeteciliğin ön cephesinde yer alan 36 gazeteciyi tutuklamış, bir bakıma muradına ermiş görülebilir. Ama asıl yapılmak istenen bu 36 gazetecinin basın alanından çekilmesi değildir. Savcılar, bu 36 kişinin yarattığı boşluğun doldurulabileceğini herkes gibi bilir. Ama, “Amaçları daha geniş bir gazetecilik kesimine ayar vermektir” dersek, doğru söylemiş oluruz. Burada suçlamaların böylesi çığırından çıkmış, gayri ciddi, komik gibi görünmesine de özel bir önem verildiğini söyleyebiliriz. Ki burada amaç, siyasi kimliği de olan gazeteciler dışındaki, sadece gazetecilik yapmak için gazetecilik yapan geniş gazeteci camiasını baskı altına almak, onları savcıların, hükümetin normlarını dikkate alan bir gazetecilik çizgisine çekilmelerini sağlamaktır. Böylece, gazetecilik alanındaki otosansürün alanı genişletilerek, haber kaynakları, referanslar ve haberin üsütnde gazetecinin serbest iradesinin sınırları daraltılmakta, gazetecinin pek çok bakımdan zapturapt altına alınması amaçlanmaktadır. Bu elbette 36 gazetecinin tutuklanmasından bile önemli sonuçlara yol açacak bir basın özgürlüğü ihlalidir. Çünkü bu dolaylı baskı, basındaki her tür sorgulamayı, gerçeğe bağlılığı, en temel gazetecilik ilkelerini ayaklar altına almayı yaygınlaştırmayı teşvik etmektir.
İşte bu nedenlerledir ki 36 gazetecinin bir kalemde tutuklanması; sadece Türkiye’nin basın tarihinde kara bir leke olarak da kalmayacak, basın özgürlüğünü savunmada, halkın haber alma özgürlüğünde ısrarlı gazeteciliği yok etme girişiminde de önemli bir aşama olarak kaydedilecektir.
Bugün geriye kalan, siyasal iktidarın  ve özel yetkili savcıların basın özgürlüğünü ayaklar altına alan “kriterlerine rağmen” bir gazeteciliktir!
Aksi halde gerçek gazetecilik yapılamayacaktır. 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa