26 Aralık 2011

Yaşamımızdan bir yıl daha gitti

Birkaç güne kadar bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2011’de, bir önceki yıla, hatta yıllara göre hemen her şey daha da kötüye gitti. Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e hangi yörede yaşıyorsanız, şöyle bakın bir çevrenize, mutlu bir yüz göremezsiniz. Yıllar öncesi, örneğin toplu ulaşım araçlarında olsun ya da sokaklarda olsun gülerek, hiç olmazsa gülümseyerek konuşan insanlar görürdünüz. Şimdi ise asık yüzlü, gergin insanlar. Herkes patlama çizgisinin sınırlarında. Neredeyse birine çarpsanız, kavga-döğüş çıkacak, ki böylesi çarpmalarda cinayetlerin bile işlendiğini okuyoruz gazetelerde…
Türkiye’nin 2011’i nasıl geçti? Sadece son bir aya bakmak yeterli…
ÖNCE SAYILAR: Gazetelerimizde sürekli istatistiki bilgiler yayınlanır. İktidarların ve yandaşlarının övündüğü tek bir sayı var, o da, ülkemizin sayısal olarak büyümesi. Ama onun dışındaki sayılar, göstergeler hiç de iç açıcı değil... Gelişigüzel bazı bilgileri vermek istiyorum:
Nüfusumuzun yüzde 16.9’u yoksulluk sınırı altında yaşıyor... Gazete başlık atmış, “7.3 milyonumuz Honduraslı, 7.3 milyonumuz İsviçreli” diye (Milliyet, 19.12.2011)… Türkiye’den son 10 yılda yasa dışı edinilmiş 79.1 milyar dolar yurt dışına çıkmış. 157 ülke arasında 20.’ymişiz (Cumhuriyet, 16.12.2011)… AB’de milletvekilleri en fazla 5 bin avro alırken, bizimkiler 11 bin avro alıyor… Yapılan bir araştırmaya göre 37 ülke içinde kişi başına geliri en düşük 8. ülkeyiz. (Sözcü, 14.12.2011)…
AİHM’ye başvuruda Avrupa ikincisiyiz… En çok hak ihlallerinin 2011’de olduğunu açıklayan İHD, Türkiye’de 124 bin mahpustan 2 bin 290’ının çocuk olduğunu belirtiyor (Evrensel, 11.12.2011)… Mutlu ülkeler liginde Türkiye, 110 ülke arasında 75’inciymiş… Bu iç karartıcı verilerden sonra bir de iç açıcı (!) yılbaşı tarifesi: İstanbul’da bir otel, Sultan Suiti’ndeki yılbaşının fiyatını açıklamış. 150 bin avro…
PROTESTOLAR: Arap Baharı, Amerika Yazı, Avrupa Sonbaharı olurken, Türkiye 4 mevsimi yaşadı. Ülkenin her tarafındaki insanlar ayaktaydı. İktidar ve yandaşları Mısır’daki, Libya’daki, Suriye’deki, isyancıların yanında oldu, sürekli. Hatta para yardımı ve başka destekler de yapıldı. O ülkeleri yönetenlere de sürekli öğütler verdiler, “Halkın sesine kulak ver,” diye. Ama ne acıdır ki Türkiye’deki halkın sesine kulak vermeyi bırakın, polis birliklerini, güvenlik güçlerini yolladılar, üzerlerine.
Herkes, ama herkes yürüyordu, protesto ediyordu. Başta emekçiler ve öğrenciler, gençler olmak üzere toplumun tüm kesimleri ayaktaydı. Emekçiler haklarını almak için alanlardaydı. Sağlıkçılar, büro emekçileri, öğretmenler, fabrika işçileri ve diğerleri… Öğrenciler, gençler de bir yandan eğitim sorunları, öte yandan Türkiye’nin sorunları için ayaktaydılar… Karadeniz köylüleri HES’ler için, Malatyalılar füze kalkanını protesto etmek için, basın mensupları zindandaki gazeteciler için, barış taraftarları “Halkların kardeşliği” için, yazarlar ve aydınlar, öğrencilerle, gençlerle ve emekçilerle birlikte “Demokrasi” ve “Özgürlükler” için sokaklarda, alanlardaydı. Mısır’ın, Libya’nın, Suriye’nin yöneticilerine “Halkın sesine kulak ver,” diyen yöneticilerimiz, Türkiye’deki “Halkın sesi”ne kulak vermekten kaçıyorlardı.
Evet, Türkiye, Bahar-Yaz-Sonbahar-Kış değil, 4 mevsimi bir arada yaşıyordu…
KADIN SORUNLARI: 2011 yılında ülkemizdeki kadınların sorunları bir rezalet noktasına ulaşmıştır. Herhangi bir batı ülkesinde, kadınlarımızın başlarına gelenlerin onda biri, yüzde biri gelse, sanırım orada hükümetler yerini koruyamaz. Ama ülkemizde hükümet üyelerinin kılı bile oynamaz…
Tacizler, cinayetler kol gezmektedir. Adalet makamları da, emniyet güçleri de kadınları tacizden, ölümden koruyamamaktadırlar. Adalet dağıtılan yerlerde bile kadınlar öldürülmektedir. Kadını tacizden koruması gereken karakollarda bile taciz edilmektedir kadın. İşte en son İzmir’in Karabağlar ilçesindeki bir karakolda Fevziye Cengiz’in başına gelenler. İşin ilginç tarafı, F.Cengiz’i döven polisler 1.5 yılla yargılanırken, polislere direnen F.Cengiz 6.5 yılla yargılanıyor, polise direnme suçundan. İşte bizim adaletimiz…
ADALET, HAK, HUKUK: 2011’den Adalet sistemimiz de, Hak-Hukukumuz da nasibini almıştır…
Erzurum H Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan kanser hastası Mehmet Aras, cezaevlerinin 2011’de ölüme gönderdiği 31. tutuklu. (Evrensel, 20.12.2011)…
Bir muhalefet milletvekili, iktidarı eleştirdiği için, bir savcı dokunulmazlığının kaldırılıp, yargılanmasını istiyor…
İstanbul’da iki genç yüksek sesle müzik dinledikleri gerekçesiyle polis tarafından hem sokakta, hem de gözaltında işkence görüyorlar. Gençler polisleri darp ettikleri iddiasıyla tutuklanıyor. (Evrensel, 13.12.2011)
Yine bir haber: “Yapılamayan basın açıklamasına 2 yıl… Polis tarafından engellenen bir basın açıklamasına destek verdikleri gerekçesiyle tutuklanan 2 SDP üyesi öğrenci cezaevinde ikinci yıllarını doldurdu.” (Milliyet, 16.12.2011)
F Tipi cezaevlerinde kırmızı kazak ve çiçek yasak. (Cumhuriyet, 18.12.2011)
Van Depremi’nden sonra, Muradiye’de evine hasar tespiti yapılması için Kaymakamlığa giden depremzede kendini cezaevinde buldu. (Evrensel, 13.12.2011)
Sadece son bir ay içinde yukarıdakiler gibi yığınla “Hak-Hukuk”un “GAK-GUGUK” olduğu olay var... Heyyy, bizi yönetenler, Suriye’yi falan bırakın da ülkemize bir bakın...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et