28 Aralık 2011 09:54

2012: Kader yılı

2012: Kader yılı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Alman gazete ve dergilerinde 2012’ye dair yapılan analizlerin önemli bir bölümünde, önümüzdeki yılın “kader yılı” olacağı üzerinde duruluyor. Sermayenin en önemli borazanlarından “Capital” dergisi, bunu şu şekilde gerekçelendiriyor: “Her şey Başbakan Merkel’in ve Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin borç krizini kontrol altına almak için attığı adımlara ve piyasaları sakinleştirmesine bağlı. 2011 tam kader yılı olacak, öncelikli olarak da Almanya için.”
Yılın son haftalarında IMF Başkanı Christine Lagarde ve Avrupa Merkez Bankası başta olmak üzere, kapitalist dünyanın en etkili kurumlarının temsilcilerinin, 2012’de büyük çöküşe dair felaket senaryoları çizmeleri, uyarı üstüne uyarı yapmaları boşuna değil elbette.
Büyük buhranın kapıda olduğundan tutun, İkinci Dünya Savaşı öncesi döneme benzeyen gelişmelerin olabileceğine kadar değişik senaryolar aynı kurumların temsilcileri tarafından yazılıyor.
Senaryoların bir bölümü kapitalist sistemin içine girdiği sürecin giderek çıkılmaz bir hal aldığı ve sonunun büyük bir çöküş olacağı korkusu üzerinden çiziliyor. Bu senaryonun gerçekleşmemesi için kapitalistlerin emekçilerin haklarını budaması için ne gerekiyorsa onun yapılması, aslında bu uyarı mesajlarının içinde yanıt olarak yer alıyor.
Lehman Brothers’in çöküşüyle dünya kapitalizminin içine girdiği süreç, gelinen aşamada hem sınıflar arası çelişkileri ve uçurumu derinleştirmiş, hem de emperyalist kapitalist devletler arasındaki çıkar çatışmasını daha net bir şekilde su yüzüne çıkarmıştır.
Ve üç yıllık sürecin biriktirmiş olduğu tepkinin, protestonun 2011’de Kuzey Afrika, Avrupa ve ABD’de öfke patlamasının ebedileştirilen, alternatifsiz ilan edilen kapitalizmin kabuğunun çatlamasına yol açtığı artık net olarak görülebiliyor.
Denilebilir ki; 2011’daki öfke patlaması, dünyanın yakın tarihinde önemli bir kırılma noktasını ifade ediyor ve bu durum kitlesel tarzda yeni bir arayış sürecini hızlandırmıştır.
Şu günlerin en önemli sorusu, 2011’de ortaya çıkan öfkenin 2012’ye nasıl evrileceği, nasıl bir karakterle yola devam edeceğidir.
Öyle görünüyor ki; bunda Avrupa’daki gelişmeler önemli bir rol oynayacak. Son iki yıla damgasını vuran avro merkezli gelişmelerin, 2012’de sertleşeceği, çözüm adına atılan formüllerin tümünün iflas ettiği, zenginler ile yoksullar arasındaki uçurumu derinleştireceği açıktır.
Aynı şekilde, kıta genelinde ülkeler arasındaki çelişkiler derinleşecek, zenginler tahakkümünü artırmaya çalışacak, yoksul ülkeler daha da yoksullaşacak.
Bu tablo bir taraftan zenginlerin zenginleşmesine, diğer taraftan yoksullaştırılan geniş kitlelerin isyanının büyümesine yol açacak.
Bu nedenle, avro ile bağlantılı gelişmeler ekseninde Avrupa’da mali sermayeye ve hükümetlere karşı mücadele önümüzdeki yılın en önemli muhtemel gelişmeleri arasında yer alıyor.
Burjuvazi şimdiden önümüzdeki yılın Avrupa için “sosyal huzursuzluk” yılı olacağı ilan edilmiş durumda.
ABD Genel Kurmay Başkanı Martin Dempsey, Avro Bölgesi’nin büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu, burada meydana gelecek “sosyal huzursuzluk”ların ülkesini de etkileyeceğini söyleyerek uyarılarda bulundu.
Atlantik’in öte yakasında hissedilen “sosyal huzursuzluk”un elbette pek çok nedeni bulunuyor. Bunların başında hızla artan işsizlik ve yoksulluk geliyor.
Bu sadece aşırı borç krizi içinde olan Yunanistan, İspanya, İtalya, Portekiz gibi ülkeler için değil, aynı zamanda en zengin ülkeler Almanya ve Fransa için de geçerli.
Geçen hafta açıklanan yeni bir araştırmaya göre Almanya’da yoksulluk hızla büyümeye devam ediyor ve eski sanayi bölgesi Ruhr başta olmak üzere pek çok yerde “sosyal huzursuzluk”ların her an çıkabileceği işaret ediliyor. Araştırmaya göre 80 milyonluk Almanya’da 12 milyon insan yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip.
Ülke genelinde yoksulluk oranı ortalama yüzde 14 iken, Ruhr Bölgesi’nde ve Doğu Almanya’daki kimi eyaletlerde yüzde 20’ye kadar çıkıyor.
Benzer bir durum en büyük kapitalist ülke ABD için de geçerli.
Yine geçen hafta basına yansıyan bir habere göre, Ticaret Bakanlığı tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, ABD’de yaşayan halkın yüzde 48’i yoksulluk sınırında yaşıyor. Bu da 311 milyon nüfusu olan ülkede yaklaşık 150 milyon insanın açlık sınırında yaşadığı anlamına geliyor. Dünyanın en büyük ekonomisine sahip iki ülkede net bir şekilde ortaya koyan derin sınıf çelişkilerine, işçi sınıfının ve yoksulların daha fazla seyirci kalamayacağı açıktır.
Ekonomik gelişmeleri ve bunlardan kaynaklanan zenginlik ve yoksulluk verilerini alt alta dizdiğimizde gerçekten önümüzdeki yıl, emekçi sınıfların sermayenin dizginsiz saldırılarını püskürtme, kaybedilen mevzileri yeniden kazanarak oradan ilerleme açısından önemli bir yıl olacak.
Bu yıl yaşanan öfke patlamaları sayesinde açılan yarık ancak bu şekilde derinleştirilebilir.
Özetle; burjuvazi 2012’yi kendi politikalarını hayata geçirmek, kapitalizmin sarsılan imajını yeniden parlatmak için “kader yılı” olarak ilan ederken, emekçi sınıfların kendi çıkarları temelinde bir araya gelerek, daha ileriden mücadele etmesi ve kazanımlar elde etmesi açından önemli bir yıl olacak.

Bu duygularla şimdiden bütün Evrensel okurlarının, dostlarının yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa