Devlet baba yoktur, olsa gazetecilere terörist denmezdi
Günlerimiz, yıllarımız, koskoca bir yaşamımız “geyiklerle” harcanıyor…
Milenyumun 11’inci yılından 12’nci yılına girerken 95 gazetecinin cezaevinde olmasını, bir sabah operasyonuyla 49 basın emekçisinin gözaltına alınmasını, bir gecede 35 basın emekçisinin tutuklanmasını göremeyen medyamız; Noel Baba’nın “şakacı” geyikleriyle teselli buluyor…
Tıpkı, Gazetecileri Koruma Komitesinin (CPJ) eksik incelemeyle hazırladığı raporunda, Türkiye’de gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklu bulunan gazeteci sayısının 8 olarak belirtilmesiyle teselli bulan Adalet Bakanı gibi…
Halbuki, CPJ, o raporundaki hatasını anladıktan sonra 22 Aralık 2011’de Başbakana hitaben kaleme aldığı ve Adalet Bakanına da bilgi için gönderdiği mektubunda aynen şöyle diyordu:
“Sayın Başbakan, hükümetinizin CPJ’nin sekiz gazetecinin mesleklerinden dolayı hapiste oldukları kararına varmış olmasından dolayı herhangi bir şekilde teselli bulması ters olur. Burma’nın gerisinde ve Etiyopya’nın ilerisinde olan bu sayı, Türkiye’yi kesinlikle dünyanın en baskıcı ülkelerinin arasına katıyor ve hükümetinizin demokrasi ile hukukun egemenliğine dair taahhütlerine büyük ölçüde gölge düşürüyor. Sekiz gazetecinin hapsedildiğine dair listemiz sicilinizde kara bir leke ve bir utanç kaynağı olarak görülmeli.
Bunun da ötesinde, o minimum sayı. CPJ’nin araştırmacıları, 1 Aralık itibariyle 64 kişi oldukları tahmin edilen, ülkenizdeki hapsedilmiş gazetecilerin her birine dair hapsedilme nedenlerini belirlemeye yönelik sistematik araştırmalar yaptılar. Sekiz davada iddiaların gazetecilikle ilgisini kesin olarak belirlemiş olmakla beraber, yaygın kanuni prosedür ihlallerinden hapsedilen her gazetecinin içinde bulunduğu durumu kınıyoruz. CPJ’nin araştırdığı pek çok davada yargısal süreç şeffaf değildi ve iddialar ispatlanmamıştı.
Araştırmamız sürüyor ve 2012 dahilinde öne çıkan davaları daha yakından incelemek üzere Türkiye’ye bir heyet göndermek niyetindeyiz.”
***
“Şakacıktan” Noel Baba beyanlarına soruşturma açtırarak, “şikecikten” abartılmış cezaları azaltarak, vekillerin emekli maaşlarına milleti ayaklandıracak ölçüsüzlükte zam yapıp gündem oluşturarak, bizleri teselli ediyor hem siyasi iktidar hem de medya…
***
Gürcistan’da devlet, iddia edildiğine göre, “bütçe açığını kapatabilmek” için Türk iş adamlarına tuzaklar kuruyor; polis, arama yaptığı ev ve araçlara uyuşturucu madde koyuyor, sonra düzenlediği operasyonlarla bu kişileri tutukluyor, ardından da para karşılığı serbest bırakmak için pazarlığa oturuyormuş…
Şikayetler üzerine Başbakan ve Dışişleri Bakanı devreye girmiş… “Organize suç örgütü” kurmakla itham edilen birçok kişinin serbest bırakılması sağlanmış…
***
Devlet babanın kolu, Gürcistan’a, Suriye’ye, Mısır’a, Libya’ya, Filistin’e, Fransa’ya çözüm ve şefkat dağıtmak için uzanıyor da…
Türkiye’deki cezaevlerinde mesleki faaliyetlerinden dolayı “terörist” suçlamasıyla tutuklu bulunan 95 gazeteciyi “tokatlamaktan” başka bir işlev görmüyor…
Şu suçlamalara başka hangi sıfat yakıştırılabilir:
“… Sadece silahlı terör değil. Bunun bir başka ayağı daha var. Psikolojik terör var, bilimsel terör var. Terörü besleyen arka bahçe var. Bir başka ifadeyle propaganda var, terör propagandası var… Neyiyle veriyor? Belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiirine yansıtıyor. Günlük makale, fıkra yazarak, oralarda bir şeyler yazıp çiziyor… Arka bahçe İstanbul’dur, İzmir’dir, Bursa’dır, Viyana’dır, Almanya’dır, Londra’dır, her neyse, üniversitede kürsüdür, sivil toplum kuruluşudur…” (İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 26 Aralık 2011, Ankara)
İşte, onun için, tutuklanan gazetecilere, haber kaynaklarıyla yaptıkları telefon görüşmeleri, yazdıkları haberlerin amaçları, hükümetin hatalarına yönelik eleştirilerin sebepleri soruluyor… Bu faaliyetlerin ardında “terör örgütü” aranıyor…
Sırada, ulusal ve uluslararası kamuoyunu harekete geçiren, basın ve ifade özgürlüğü konusunda ilgili tüm kurum ve kuruluşları duyarlılığa çağıran meslek örgütleri ve sendika temsilcileri mi var acaba?
***
Siyasi iradenin, gazetecinin haberinden duyduğu rahatsızlık; herhangi bir terör örgütüyle aidiyet kurularak tatmin ediliyor…
Medyamız ise “geyik” yapıyor…
Hükümlü sayısının son 5 yılda iki katına çıkmasının nedenleri üzerinde durulmuyor da, tutuklu sayısındaki sayısal değil ama oransal azalıştan medet umuluyor!
Bakanlar, teselli şarkılarıyla kendilerini avuttuklarını, milleti uyuttuklarını sanıyor…
Bize de, manşet olabilmek için, şu sözleri söylemek düşüyor:
Devlet baba yoktur! Olsaydı, baskın yapar gibi evimize girmezdi… Çocuklarımız uykudayken en mahrem alanlarımızda iz sürmezdi…
Devlet baba yoktur! Olsaydı, gazetecilere terörist denmezdi!
Devlet baba yoktur! Olsaydı, en az 95 gazeteci; yüzlerce basın emekçisi; onlarca profesör, akademisyen, yazar, şair; yüzlerce öğrenci, genç; binlerce insan hakları savunucusu yeni yıla cezaevinde girmezdi!
Evrensel'i Takip Et