30 Aralık 2011 09:12

Kapitalizm-demokrasi metres ilişkisinden neoliberal faşizme(1)

Kapitalizm-demokrasi metres ilişkisinden neoliberal faşizme(1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Neoliberal iktisadi politikalarının başarısızlığının kapitalizmin 2008 iktisadi kriziyle teyit edilmesinin ardından, postliberalizm ve postneoliberalizm olarak iki başlık olarak ortaya atılan ve krizin aşılmasında bir çare olarak kullanılması vurgusunu içeren yaklaşımların, bir sol-liberal düşünüş yani malum bir burjuva iktisat şablonu olduğunu çok daha önceleri vurgulamıştım.
Benim neoliberal faşizm (sermayenin faşizmi) kavramıyla ifade etmeye çalışacağım husus ise aslında uygulana gelen neoliberal iktisadi politikaların ıslahına yönelik ve kapitalist dünya sisteminin münhasıran bu politikaların mantığıyla devamlılığının sağlanması çabasına dayanan bir oportünizme dayanmayacaktır. Ortaya koymak isteyeceğim gelişmeler sadece yaşanmış gerçeklikler üzerinden hareketle, geleceğe ilişkin olası süreçlerin kestirimi biçiminde resmedilecektir.
Öncelikli olarak şunu ifade etmem gerekir ki, 11 Eylül 2001 tarihiyle yeni bir evreye giren kapitalist dünya sistemi, Ekim 2008 tarihiyle birlikte de tüm dünyada kapitalizmin demokrasiyle olan evliliğini değil ama zamanlı metres yaşantısını bitirmiştir. Bu çerçevede de, bir süredir sürdürdüğü kitleleri sermayenin çıkarları lehine demokrasi safsatasıyla aldatma sürecini sonlandırma aşamasına gelmiş ve bu yolda önlenemez bir tarzda hızla adımlar atmaya başlanmıştır.
Ortaya çıkan tabloya Türkiye özelinde göz atarsak, yaşanmakta olan gelişmelerin kimileri açısından daha da utanç verici yönü bulunmaktadır. Bu da, yurdum sözde kimi sosyalistlerinin, hele de 2003 yılından bu yana iktidar sahiplerine ilişip ‘demokrasi’ güzellemesiyle yetinmeyerek, üzerine çeşitlemelerde bulunma zavallılığına ve ahmaklığına düşmeleridir. Bu yolla da bu çevreler, taammüden ya da bilinçsizce, sol ideolojinin özünü burjuvazinin sanal emellerine ve ellerine teslim ederek varlıklarını tabansızlıkla sürdürme çabasına girişmişlerdir.
Daha açıkçası, bu tabansızlar, sermayenin kitleleri berhava etmek üzere sahneye sürdüğü ‘demokrasi’ oyununun, emperyalist ülkelerde inceden inceye işlenen ve Amerikalıların küstah ifadeleriyle söyleyecek olursak, dünyanın geri kalanında (!) da en kaba haliyle faşist diktatörlükler, darbeci generaller, sivil otoriter iktidarlar aracılığıyla itelediği yeni yetme bir çocuk oyuncu olduğunun farkına varamamışlardır.
Wall Street’in açık işgali ve peşi sıra New York polisinin zor kullanmasının da işin içine girdiği tutuklamaları, İtalya’da dünya efendilerinin kullandığı piyonlarından birinin demokrasinin nimetlerinden yararlanarak iktidara gelmesine rağmen ‘paranın efendileri’ tarafından tepelenmesi, Atina’da ‘finans elitlerine’ karşı gelişen toplumsal kabarış ve inen acımasız coplar, Türkiye’de parasız eğitim, ücret ve maaş artışı talepleri, füze kalkanı projesi protestosu vb. karşısında biber gazıyla tatlandırılmış insanların cezaevlerine tıkılmaları.
Neden mi? Burjuvazinin en baştan beridir toplumsal sınıflara rağmen masa başı oyunlarıyla ve sahneye sürdüğü demokrasi piyesleriyle bile değil de skeçleriyle sınıf mücadelesinden her zaman sahte ve geçici olsa da zaferlerle çıkma histerisi.
Olan bitene, örneğin, Fransa’da olduğu gibi ister seçime katılma oranının yüzde elli olması üzerinden, isterse de Türkiye’de somutlaştığı gibi yüzde elliyle hükümet olunması temelinde bakılsın, şimdilik ortaya çıkan sonuç, toplumsal dokuların tam da ortadan ikiye ayrılması. Bir tarafta, demokrasi oyununun artık sonlanması gereği vurgusunu ya da bu oyunu ciddiye almama çağrısını ifadelendirmeye çalışan toplumsal yapıların seçimlere katılmayarak verdikleri tepki,  diğer tarafta, yüzde elliyle iktidar olanın ‘halk böyle istiyor’ popülist söyleminden hareket edip, sözüm ona ileri demokrasiye geçiş yaygarasını bir uyuşturucu olarak kullanarak sivil otoriter iktidarını hakim kılma ve pekiştirme gayretinin hız kazanması.
Özellikle bu yıl tüm dünyada yaşanan somut gerçekliklerden hareketle görülen odur ki, dünyanın efendileri burjuva devletinin sahip olduğu güç üzerinden kızmaya, bununla yetinmeyip sinirlenmeye, bir adım öteye geçerek öfkelenmeye, kendilerini de aşarak öfke kontrolünü kaybedip hamlelerini şiddete dönüştürmeye başlamıştır.
Bir sonraki aşama mı?
‘Kar beyazdır ölüm, ‘yok’ diyorlar başka çözüm!’
Selâm ola.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa