‘Adalet mülkün temelidir’ meselesi (5)
Kirvem,
Şu kırtıpil, şu cavalacoz, şu kavanoz dipli dünyamızda gündüz gözüyle hem de mum ışığında tarih boyunca arayıp durduğumuz halde, yine de bir türlü bulmayı beceremediğimiz gibi, keza yeryüzünde zelilce hesaplarla dönen bilumum dolapların yanı sıra, ayrıca devletlerarası ilişkilerde şeytana bile külahını ters giydirebilecek kadar siyasi, ekonomik entrikalara bakılırsa, anlaşılan o ki, bu gidişle insanlık aleminin asla erişemeyeceği, ama buna mukabil görünüş itibariyle sanki tazı misali peşinde koşuşturduğumuz bir “adalet” arayışıyla yoğurt gönlümüzü ayran ederken, beri yandan takvimlerden ardı ardına kopup giden yaprakların ardından, onların yerine yenileri ha babam de babam zaman tünelinde eskilerini kovalayıp dururken, geriye dönüp baktığımızda, şu kahrolası adalet kavramından yana insan olarak nasibimizi mümkün mertebede “eşit” koşullarda ve aynı mihenk taşı çerçevesinde nedense bir türlü alamıyoruz!
Neden?..
Çünkü adaletin keskin kılıcı her ne hikmetse hep sırtı kalın, kadifeden kesesi dolu, bilek gücü kuvvetli olanlardan yana acımasızca doğrayıp duruyor.
Nitekim evvelemirde “insan hakları”nın korunup kollanılacağına dair kağıt üstünde cafcaflı laflarla, birbirinden fiyakalı maddelerle donatılıp, ta fi tarihinden itibaren kaleme alınıp piyasaya sürülen “evrensel beyanname”ye göre; irili-ufaklı tüm devletler arasında hani ayıptır söylemesi sapına kadar tarafsız, yansız, hilesiz-hurdasız “hakem”liğe soyunup, dolayısıyla hakkı, hukuku, adaleti öncelikle gözetip, böylece dünya ahvalinde şu ya da bu konuda, şu veya bu minvalde, şu ya da bu nedenle “yamuk”luk yapan, “faul”lü davranışlarda bulunanlara, mesela “grekoromen” stilinde güreşmeleri gerekirken, mızıkçılık yapıp bunu “serbest” ya da vıcık vıcık “yağlı güreş”lere dönüştürmek isteyen “gafil”lere gereken “ders”ler, uluslararası çeşitli “yaptırım”lar sayesinde verilip, bir anlamda “hizaya” getirilip, bu bapta adaletin sağlanacağına dair altına şatafatlı imzaların atıldığı bu metnin, bu beyannamenin gidişatı dikkate alındığında, yine maalesef mavi camdan sırıtan acı gerçek o ki, netice, hani nasıl derler içgüveysinden bi gıdım hallice!
Bu arada boyumu fersah fersah aşacak bir lafı da, yeni yılın şu ilk gününde söylemem gerekirse, diyeceğim şu ki, “adaletin bu mu dünya” şarkısının hemen her versiyonu maalesef cennet vatan diye nitelediğimiz bu diyarlarda, hem de son yıllarda birbirinin peşi sıra diktiğimiz için böbürlenip durduğumuz “adalet sarayları”nın koridorlarında dün olduğu gibi, bugün bu saat aynı nakaratla dillendirildiğine göre, demek ki bu “saray”larımızın “adalet” dağıtan terazilerinin ibresi hayli yampiri!
Üstelik kimilerinin inançlarına göre “kurtarıcı” diye nitelenen, ama en hazini de çarmıha gerilmekten öncelikle kendini kurtarmayı becerememiş olan İsa’nın, herkesin kendi kafasına göre hesaplayıp kitaplaştırdığı “iki bin on iki” sene öncesine dayanan doğum gününde, meg parmak daha da ileri gidip iki kelam daha yumurtlamam gerekirse, maruzatım odur ki, belki de temelinde “tevazu”ya dayanan, belki de kavgayı, patırtıyı, hır-gürü bir anlamda bertaraf etmek, ya da “sulh, sükun” içinde yaşama özlemini vurgulamak babında söylenen “Yüzüne bir tokat attıklarında diğerini çevir” yaklaşımının bunca yıldan beri yaşanan tarihi olaylar dikkate alındığında ne denli geçerli olduğunu herkes kendi paşa gönlünce nasıl değerlendirir tabii ki bilemem, ama özüme kalırsa, şu dünyanın feleğini şaşırmış adalet düzeninde yüzünüze yediğiniz tokadın ardından öteki yanağınızı döndüğünüzde, hani illa da bir benzetme gerekirse keza diyeceğim o ki, şiddetiyle övündüğümüz Osmanlı tokadının bir benzeri bu kez de suratınızın tam da ortasında bir defa daha patlıyor!
Yani?..
Yani güce tapınan, güçlünün yanında yer kapmanın gari genel geçer kurala dönüştüğü şu kavanoz dipli dünyada “adalet mülkün temelidir” lafının esamisi ne denli okunur, onu da “adalet”i ağızlarında sakız misali çiğneyip, beri taraftan da hani mil pardon ama, adaletin anasını da danasını bir kalemde belleyenlere sormak mı gerekir, bilemiyorum
Kirvem!
Neyse… Sağlık ve mutluluk dileklerimle yeni yılınızı kutlarım.
GÜNÜNYAZILARI

Erkunt işçileri toplu sözleşme talepleri için mücadele ediyor

‘Dilimizi, kültürümüzü korkmadan yaşamak istiyoruz’

‘Biz yarış atı olmaya karşı ayaklandık’

Evrensel'i Takip Et