Yeni yılınız kutlu olsun!
Fotoğraf: Envato
2011 herhalde; bir yanıyla Türkiye’nin komşularıyla “yüzde yüz sorunlu”, bölgedeki emperyalist müdahalelerin koçbaşı ülkesi haline gelirken öte yandan da içeride ve dışarıda askeri operasyonlar, sürek avına dönüşmüş tutuklama kampanyalarıyla anılacaktır.
Ama öte yandan; 12 Haziran seçim sürecinde ortaya çıkan Emek Demokrasi ve Özgürlük Blokunun “kongre”ye evrilmesi, bir blok partisiyle halkın, sermaye güçleri karşısında kendi iktidar seçeneği olma doğrultusunda atılan adımlar, 2011’e derin iz bırakan gelişmeleri olmuştur. Çünkü bu girişim 2012’deki siyasi gelişmelerin doğrultusunu da belirleyebilecek mahiyette bir girişimdir.
Elbette, 2011’den 2012’ye devredilen bir gelişme de emek mücadelesinde 10 sendika tarafından başlatılan Sendikal Güç Birliği Platformu ve “işçi kurultayları”nın girişimleridir. Emek mücadelesinin nasıl seyredeceği, sermaye güçlerinin emek mücadelesine yönelik saldırılarının püskürtülüp püskürtülmemesinde bu girişimlerin başarısı belirleyici olacaktır. Sağlıkçıların ve KESK’in yılın sonundaki grevleri, emek cephesindeki büyüyen sorunlar ve hoşnutsuzluk, elbette 2012 için emek mücadelesine dair olumlu işaretleriyle 2011’e damga vurmuş bulunmaktadır.
Yılın son günlerindeki Şırnak-Uludere’de çoğu 15-20 yaşında 35 sivilin katli ve bu olayın hemen ertesinde Hakkari’de iki askerin karargahta, aynı yerde ve aynı zamanda gizemli bir biçimde öldürülmesi, hükümetin, 2012’nin eşiğinde Kürt sorununun çözümünde geldiği yeri belirleyecek görünmektedir.
Kısacası Türkiye’nin hali; 2012’ye devrettikleri, 2012’ye dair beklentileri, sermaye güçleri bakımından hiç de “iyi” değildir.
Sermaye güçlerin dünyadaki hali de “iyi” değildir.
Son bir aydan beri, 2011 değerlendirmesi yapıp, 2012 için tahminlerde bulunan, sermayenin iktisatçıları, ideologları, propagandacıları, siyasetçileri gibi her türden sözcüleri, en iyimserleri de dahil, 2012’nin çok kötü bir yıl olacağında hemfikirler. Bırakalım böyle, ideolog, siyasetçi, iktisatçı gibi ciddi unvan sahipleri, astrologları, remilcileri, kahve falcıları gibi, piyasanın oyalama ve boş hayallerle avutma sektörü bile 2012 için iyimser şeyler söylemiyor!
Hal böyle olunca, bu sisteme karşı olanlar, yıllardır; sömürü, rekabet ve ötekinin sırtına basarak kendisini kurtarmayı ilke edinen bu sistemin insanlara (insanlığa) mutluluk, refah, barış, özgürlük getirmeyeceğini söyleyenlerin, “Oh ne güzel, kapitalizmin iç yüzünü herkes daha iyi görecek!” diyerek “çubuk tüttürmesi” gerekirdi. Ama denemiyor, diyemiyoruz! Çünkü devletiyle, ekonomisiyle, siyasetiyle sistemin tepesinde oturan sermaye güçleri; krizi, savaşı, yoksulluğu, açlığı, işsizliği bile kendileri için bir “fırsata çevirme” imkanına sahiptirler. Ve bırakalım orta yaştan emekçileri, gençler bile son 2008 krizinde kendi yaşamlarıyla görmüşlerdir ki egemen sınıf, kendi sistemlerinin yarattığı yıkımın yol açtığı zorlukları, felaketleri, bu sistemin kuruluşunda ve sürmesinde bir sorumluluğu olmayan işçi sınıfının, emekçilerin, halkların sırtına yıkmanın yolunu bulmuştur. Bu yüzden de krizler, savaşlar iç karışıklıklar ya da ülkenin sorunları karşısında çözümsüzlükten çıkan faturalar, hep işçilere, emekçilere, halklara ödetilmiştir.
Buradan bakınca da; işçi sınıfının, emekçilerin, halkların; 2012’nin tablosuna bakıp; “Eyvah, ortalık karışık, yeni faturalar, geliyor. Ne olur ey büyük Allahım, krizler, hükümetlerin sermayenin politikalarında çözümsüzlükler, altüst oluşlar olmasın; bu kapitalizm böyle ebediyen sürüp gitsin!” diye dualar etmesi mi gerekir?
Elbette hayır!
Çünkü böyle yaklaşmak, sadece işçiye, emekçiye yüklenen faturayı büyütür; sermayedarların sömürüsünü daha pervasızlaştırmasını teşvik eder. Bu da bugüne kadar yaşayarak görüldü.
Bu yüzden de 2012’nin başında, “2012’nin kriz, savaş ve iç karışıklıkların,... yılı” olacağına dair vurgular, “çubuk tüttürmek” için değil, krizin yükünü reddetmek, savaşlara ve emperyalist müdahalelere karşı mücadele, halkların özgürlük mücadelesinin ilerletilmesi için ne gibi imkanlar sunduğu; bir mücadele yılı olacağı habercisi olarak algılanırsa anlamlı olur.
Bu yüzden de 2012, aslında sermaye güçleri ile emek ve demokrasi güçlerinin, emperyalistlerle hakların kendi kaderlerini tayin hakkından yana olanların mücadelesinin önceki yıllara göre daha sert olacağını söylemek gerçekçi olur.
Bu yüzden de yılın getirdikleri, 2011’den 2012’ye devredilenlerin önemi de bu mücadelede nasıl değerlendirilecekleri ile doğrudan bağlantılıdır.
Bizler, Evrensel çalışanları olarak, işçi sınıfının, emekçilerin halkların 2012’nin getireceği tüm imkanları, geçmiş deneyimlerimizden de öğrenerek, işçi sınıfı ve halkların 2012’yi emek ve demokrasi güçleri için bir ilerleme, yeni mevziler kazanarak ayağa kalkma yılı yapacakları umudu ve dileği ile tüm okurlarımızın, 2012’yi sermaye ve gericiliğe karşı mücadele yılı gören, yeni bir dünya için mücadele eden herkesin yeni yıllarını kutluyoruz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00