Cemaat, MİT’ten ne istiyor?

“Uludere’de 35 kişinin öldürüldüğü katliamın sorumlusu kim?​” tartışması, MİT’in içindeki klikler çatışmasına dönüştü.
Nasıl ki “Şike Yasası”nın Meclisten geçirilmesi, Gülen cemaati ile AKP içindeki Erdoğan kliğinin çatışmasının vesilesi yapılmışsa, bu sefer de 35 kişinin katledilmesi konusunda aynı çatışma yeniden gündeme gelmiş görünüyor. Bir farkla ki, “şike yasası” konusunda Zaman gazetesinin Gülen’in sözcüleri” olarak öne çıkan yazarları cemaati temsilen tartışmaya müdahil olurken bu sefer, “Taraf gazetesindeki cemaat gazetecileri” öne çıkmış görünüyorlar. Üstelik de tartışma, bir yanıyla “teknik” gibi görünen, “Uludere Katliamı’na yol açan bombalamanın istihbaratını kim verdi?​” sorusu üstünden yürütülmektedir. Ancak tartışma daha baştan; bu gazetecilerden birinin, “Ben MİT’in içinde olanları Başbakandan iyi biliyorum” demesiyle, teknik bir tartışmayı aşarak, “MİT’te bir operasyon yapılmak isteniyor”a kadar gelmiştir.
Öyle ki; Taraf’ın gazetecisi “İstihbaratı MİT verdi!” diyor ama Başbakan “Hayır MİT vermedi!” diyor. MİT de resmen, “İstihbaratı biz vermedik!” diye açıklıyor. Ama o gazeteci, “Hayır MİT verdi” demekle de kalmıyor; belgeler de ortaya koyarak Başbakana meydan okuyan bir üslupla konuşuyor. Kendisine her karşı çıkışa büyük bir öfkeyle ve padişah gururuyla yanıt veren Başbakan Erdoğan bu sefer sadece sitemkar; “Bu gazeteci arkadaş bizden iyi biliyormuş MİT’i!” demekle yetiniyor. Yani MİT’te “paralel örgütlenme”den filan hiç söz etmiyor.
Bir başka Taraf yazarı Başbakanın yüzüne karşı söylenmeyenleri söylüyor. “İstihbaratı, PKK içinde çift taraflı çalışan ajanların verdiği, Barzani ile Türkiye’nin arasını bozmak isteyenlerin yanlış istihbarat üreterek katliamı yaptırdığını” öne sürerek, MİT’te Ergenekon yapılanmasının devam ettiğini söylemek istiyor. Böylece de hem Başbakanın “İstihbaratı MİT vermedi!” iddiasını çürütmüş hem de onu MİT’teki Ergenekon yapılanmasını korumakla suçlamış oluyor.
Yani tartışmaya bakılırsa; öldürülen 35 kişinin kimin politikalarının sonucu, hatta kimin emriyle yapıldığı ne hükümetin ne de Taraf yazarlarının umurunda. Onlar MİT’te kimin borusunun öteceğinin kapışmasını yapıyorlar. Nitekim son birkaç gündür MİT’e bir operasyon yapılacağı, Erdoğan’ın kliğine karşı Fetullah Gülen Cemaati’nin bir atağı olarak bu tartışmanın açıldığı belirtiliyor. Ve 2012’nin falına bakanlar falda, bu yıl içinde “üç zamanda” MİT’te bir cemaat operasyonu göründüğünü söylüyorlar.
Kısacası Gülen, koalisyonun büyük ortağı Erdoğan’dan MİT’teki payını istiyor!  
Fetullah Gülen’in, “Şike Yasası” tartışması içinde; “Vira bismillah diye en baştan yeniden başlarız” restinin arkasından, Gülen-Erdoğan koalisyonunun sürmesi için yeniden pazarlık için kolları sıvarken, elini güçlendirerek pazarlığa oturmak istediği anlaşılıyor.
Böylece de ortada 35 masum ceset dururken, “Uludere Katliamı’nın sorumlusu kim?​” yerine, “Bombalamaya yol açan yanlış istihbaratı kim verdi?​” sorusunun geçirilmesinin hikmeti de anlaşılmış oluyor.
Ve anlaşılan odur ki, kamuoyunun vicdanını yaralayan her önemli gelişmede Gülen Cemaati kazan kaldırıp Erdoğan ve ekibiyle yeniden kapışacak, AKP’nin iç gerilimlerini artırarak, kendi isteklerini dayatmayı sürdürecek. Ve bunu da sanki kamuoyu vicdanını dikkate alıyormuş gibi görünerek yapacak.
Bu da Erdoğan’ın hem parti içinde hem de hükümette işlerinin zorlaşacağı anlamına geliyor. Hele de hekimlerin “Stres yok Sayın Başbakan!” diye Erdoğan’ı uyardıkları ve iki yıl içinde bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağı ve o zamana kadar da AKP içinde herkesin “karnından konuşacağı” dikkate alındığında!