Basınlı film
Fotoğraf: Envato
Adam memleketinden epey uzak bir yerde gazetecilik işi bulmuş. Anlatıyorlar, “Kimse yoksul tarım işçilerinin falan ne yaşadığını okumak istemiyor”, kendisinden ne beklendiğini anlasın diye. Ne iş yaptığı belli olmayan zengin birkaç adam bu gazeteciyi buluyor ve yeni yapmak istedikleri hukuksuz soygunculuk işlerinde, ondan destek olmasını istiyorlar. Çok parlak açılımları var, “Zenci gibi düşünene komünist denir” falan gibi. Gazetecinin de sarhoş olmak dışında pek bir şey yaptığı yok. Bir gün yoksulların huyuna gitmeyince arkadaşıyla başlarını belaya sokuyor, tutuklanıyorlar. Zengin ve karanlık adam gelip bunları kurtarınca, ona gebe kalıyorlar. Sonra yine sarhoş oluyorlar. Böyle gidiyor.
Film bizde Tutku Günlükleri adıyla gösteriliyor ama adı basbayağı ‘Rom Günlükleri’. Yer Güney Amerika, hem de Amerikan arka bahçesinin en yakın köşesi, Porto Riko. Bu hafta gösterime girdi. Politik sosu olan eğlenceli bir sarhoşluk öyküsü izlemek isteyenler için sinemalarda.
Başka memlekette olsak, belki başka zaman olsa, konu ilginç, izlemeye, kafa yormaya değer gibi gelecek galiba. Ama o kadar da çekmiyor insanı sanki. Başka film konuları düşünelim bakalım, daha ilgincini bulabilir miyiz...
Hani, sadece bu hafta insanın aklına gelen birkaç şeyden söz edelim mesela. Duruşmasına gelen gazetecinin, savunmasına “Kitabımı yanımda getirmedim” diye başlaması kadar etkileyici bir film repliği görmedim ben henüz. “Patlar matlar”... Kitaba bomba muamelesi yapılan bir ülkeyi konu alan film olabilir bu. Tanıdık geliyor diyeceksiniz ama emin olun, böyle bir film yok.
Şu sözünü ettiğimiz gazeteci, o da birlikte yargılandığı gazeteci ve yazarlar gibi serbest bırakılmadı, kim bilir mahkeme nasıl bir tehlike gördü onun dışarıda olmasında. Kitabını yazdığı “ordu”nun birinci kanalı olarak bilinen televizyon, daha karar çıkmadan yarım saat önce canlı yayınla “Tahliye yok” diye haber veriverdi. Sonra bir savunma yaptılar, “Tahliye talebi yazıyordu da, bizim arkadaş tahliyenin reddi diye şey etmiş... ”
Yoksa çok mu kör göze parmak olur bu? Belki buraları filme koymamak gerekir.
Geriye dönüşler de düşünülebilir. Yıllar önce bugünlerde, “izlemem lazım” diye çıktığı bir haberde gözaltına alınan, “Gazeteciyim” deyince de “Gazeteciye özel muamele” diye dövülerek öldürülen bir genç adamın hikayesi hatırlatılabilir. Filme bir “devlette devamlılık” ruhu katılmış olur.
Bir filmde, basına gün aşırı fırça atan bir başbakan görsek, bir tek şey anlarız; o memlekette demokrasinin d’si yoktur. Devletin uçaklarının her zaman yaptıkları işi yapan silahsız insanların üstüne bir akşam bomba yağdırdığını görsek, ondan sonra da devletin başındaki çıkıp “Devlet halkını bombalıyor demeyin” dese, “Kürt öldürüldü demeyin” dese, film bu ya, ağzının içine bakıp “Ne diyelim” diye sormazlar yine de değil mi? Sormasınlar, biraz da inandırıcı olsun. İzleyen demez mi, “Herkes mi yalaka, herkes mi sinmiş arkadaş” diye?
Onun için emirle yazı yazmayan gazeteciler de koymalı bir yerlere. Sayıları çok olamaz. Bu sefer de biri bir yazı yazar, “Velev ki biz çok teröristiz” der, atarlar işinden.
Bu film daha çekilmedi belki. Ama kaç kişi izledi, cemaatin kanalı her an açıklayabilir.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59