Sosyalist ve İslami çevrelerin barışa dair sözü
Türkiye gün geçtikçe barışa dair söz söylemenin zorlaştığı bir döneme giriyor. Barış üzerinde en kolay söz söylenebilen alanlardan biridir. Söylenen sözün hayatı etkileme imkanı ise son derece sınırlı, güçlü bir toplumsal algı oluşması ihtimali son derece zordur.
Bunun sebebi olarak sadece küresel güçleri ya da ülke içindeki baskıcı zihniyeti görmek ise son derece yanıltıcı bir tutumdur. Sözün sahiplerinin kararlılığı, inandırıcılığı, güvenilirliği en az dış etkenler kadar belirleyicidir.
Vahşi kapitalistleşme sürecine tutarlı ve etkin bir itiraz sesinin yükselmesi, gerçek bir barış mücadelesi için son derece önemlidir.
Kendi korkularını aşamamış, kendi ezberleri ile yüzleşememiş toplumsal çabaların kitlelerde heyecan ve umut odağı olması beklenmemelidir. Dönemsel dengelere dayalı yükselişler yine bu dengelerde meydana gelecek değişimle birlikte geri çekilmeye dönüşür.
Türkiye gençlik hareketlerinin yetmişli yıllarda yakaladığı ivme şüphesiz sadece küresel ölçekli hareketlenme ile izah edilemez. Sadece slogan atan, toplantı yapan bir örgütçülük içine hapsolmayıp doğrudan toplumsal ihtiyaçlara cevap verebiliyor olma, sorun çözen irade haline gelme potansiyeli asla göz ardı edilmemelidir.
Düşünsel hesaplaşmasını mütevazı ama bir o kadar cesur yapamayan hiçbir ideolojik girişim yeni bir sayfa açmayı başaramaz. Dil ve çalışma tarzında yenilenmenin yolu zihinsel kodlarda yenilenme ile mümkündür.
Türkiye’de neden “özgürlük teolojisi” gelişmiyor sorusu yeniden gündeme oturacaktır. Arap baharı olarak tanımlanan toplumsal hareketlenmenin Türkiye’ye yansıması açılacak yelkenlerle ilgilidir. Yelken açmayan, gideceği limanı bilmeyenlere hiçbir rüzgar fayda etmez elbette.
Yayın dünyasına girmeye hazırlanan Darüsselam (barış yurdu) dergisi böylesi bir arayışın eseri. Muhatabına ne ölçüde ulaşabileceği, ne kadar güçlü ve uzun soluklu ve ses getiren bir çığlık olabileceğini zaman gösterecek. Cemil Meriç’in ifadesi ile dergiler, fikir dünyamızın kaleleridir.
Her şeyin yozlaştığı, kokuştuğu, anlamını yitirmeye yüz tuttuğu bir ortamda iyi niyetli her türlü çaba desteklenmeye değer görülmelidir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzsüzlük seferberliği
“Vergide adalet” sözünü ağzından düşürmeyen Maliye Bakanı Şimşek’in başlattığı seferberlikten yine sermayeye kıyak çıktı. Bütçede sermayeden alınacak 2.2 trilyon TL vergi gelirinden vazgeçen iktidar, trilyonlarca liralık gelir elde eden 100 şirketin, 62.5 milyar liralık vergisini erteledi. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan patronların ödeyeceği vergi kuşa dönecek.
Borsa İstanbul’da işlem gören ve 2024 yılında 3.6 trilyon TL gelir elde eden 100 büyük şirketten 62.5 milyar TL tutarında vergi tahsil edilmedi.
Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait sadece 8 şirketin toplam 18 milyar TL’lik vergi borcu ertelendi.
Çevre Bakanı Kurum’un Emlak Konut Genel Müdürlüğü döneminde özelleştirilen Emlak Konut’tan tahsil edilmesi gereken 6.9 milyar TL tutarında vergi alacağı ertelendi.

Renault işçilerine kayyım atandı

Koç’un Bıçakçılar’ında; düşük ücret, mobbing, çifte standart…

Gençler gelecek kaygısı ve çetelerin cenderesinde

Evrensel'i Takip Et